• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Fıtrat, ilk yaradılış hali demektir. Yani öz, saf, katıksız halidir insanın. Kirlenmemiş, etki altında kalınmamış hali. Yüce Rahman'ın benliğine verdiği kıvamdır kısacası...

Yüce Rahman, tüm yarattıklarından üstün kıldığı ve onun emrine musahhar eylediği insanı özel ve ayrıcalıklı bir kıvamla varlık sahnesine çıkartmıştır. İnsanın yaradılış kıvamı, fıtrat kavramıyla ifade edilirken diğer varlıkların yaradılış kıvamları "tabiat" kelimesiyle ifade edilmektedir. Falan bitkinin, hayvanın tabiatı denildiğinde yaradılış özelliği kast edilmiş olur.

Kainattaki hiçbir varlık kendi tabiat özelliklerine aykırı hareket etmezken; fıtratının tam tersine hareket edebilen tek varlık insandır. Örneğin bir köpeğin miyavladığına, bir kuzunun havladığına rastlayamazsınız. Fakat insan, fıtratına tüm ahlaki güzellikler bir nakış gibi işlendiği halde, Allah'a kul olma ve yalnızca O'na tapınmaya meyilli yaratıldığı halde O'na asi gelebilen tek varlıktır.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (sav) "Her insan İslam fıtratı üzerine dünyaya gelir. Daha sonra anne babasının (ve dış yönlendirmelerin) etkisiyle Yahudi, Hristiyan ya da Mecusi olur" buyurmaktadır. İnsan kulluğa, merhamete, adalete, sevgiye, şefkate, cömertliğe ve dahi tüm insani vasıflara meyilli doğar. Fakat bu meyil doğru yönlendirmeler ve doğru bir bilinçle desteklenmezse, aksi müdahaleler yapılırsa kişi fıtratından uzaklaşır, kendi benliğindeki özden, cevherden, onu ahseni takvim kılan kıvamdan kopuşa doğru geçer.

Yüce Allah her insanın fıtratına ortak özellikler vermekle birlikte; kadın ve erkeğe kendi cinslerine has ayrı ayrı özellikler bahşetmiştir. Ki yaradılış gereği hareket ettiklerinde eşreften esfele düşmesinler, arkalarından gelenlere tertemiz bir dünya bırakabilsinler.

Kadının fıtratında en hassas, en kıymetli özelliklerden biri şefkattir. Şefkat anneliktir, annelik de şefkat. Bu iki kavram ancak birbirine bu kadar yakışabilir.

Bir kız çocuğunun biyolojik ve psikolojik gelişimi daha annesinin karnında cenin aşamasından itibaren ileride bir anne olacak şekilde seyreder. Ta ergenlik son bulana kadar. Hatta daha küçük yaşlardayken içgüdülerinin etkisiyle bilinçsiz bir şekilde ilk anneliğini oyuncak bebeğine yapar. Ayağında sallar, bir şeyler yedirmeye çalışır, üşümesin diye üzerini örter, ağzına emzik verir, onunla sohbet eder. Onun arabaya, uçağa, silaha meyli yoktur. Çünkü Yüce Rahman onu insanoğluna merhametin kucağı olmaya hazırlamaktadır. Hayattaki rolü bellidir.

İnsanın yetişmesi, ilk eğitimi ve hayata hazırlanması için gerekli olan anne şefkati Yüce Allah'ın insanoğluna rahmeti ve lütfudur. Çünkü o, en muhtaç dönemlerinden ölünceye kadar annesinin şefkati ve şefkatinin bir tezahürü olan sevgisine ihtiyaç hisseder.

Fıtratından uzaklaşmamış, annelik duygusunu makama, paraya, şöhrete, kariyere, şeytana kaptırmamış her anne, bağrından çıkan o ihlaslı şefkatiyle, evladı için karşılığını hiçbir zaman beklemediği fedakarlıklar yüklenir. Ve bin bir eza ve cefaya katlanır. Onun şefkati, evladının gece uykusuzluklarına, diş çıkartmasındaki huzursuzluklarına, yürümeye, konuşmaya, yemek yemeye alıştırma aşamalarındaki zorluklara katlanabilmesi için sabır ve tahammül olur.

Ve annenin şefkati fedakarlık olur... Kendi zevkinden, keyfinden, uykusundan, rahatından, ihtiyaçlarından vazgeçebilme, kendinkinden önce evladının karnını doyurma duygusunun pınarı olur...

Şefkati çalınan, aslında annelik içgüdülerine aykırı olarak eğitilen, kışkırtılan, anneliğin yerine farklı idealleri kutsallaştıran kadınların şefkat pınarı kurumaya yüz tutar. Evlatlarına karşı yeterince sabır, tahammül ve fedakarlık gösteremezler. Böylece ruhsal gelişiminde ve kişiliğinde onları hayatı boyunca etkileyecek kadar derin yaralar açılmasına sebep olurlar.

Batıda Modernizm öncesi kutsal olarak görülen annelik, sonrasında küçümsenen, aşağılanan bir duygu olarak kadınların zihinlerine kodlanmaya başladı. Ve bu anlayış, Batı'dan bütün dünyaya pompalandı. Çünkü kadın, yeni dünya düzenini kurmanın baş aktörü olarak seçilmişti. Modernleşmenin mihenk taşı olacaktı. Onun için evinden, çocuklarından kopartılması, Kapitalist düzenin makinalarındaki en önemli parçaya dönüşmesi gerekiyordu. Cinselliği, duygusallığı, inceliği, letafeti, anneliği gibi tüm fıtri olgularının kökünden sökülüp atılması gerekiyordu.

Daha önce Batıdan aldığımız, şefkati, yani tahammülü, fedakarlığı, sabrı çalındığı için evlat katili olan ya da evladını terk eden anne haberlerini artık kendi toplumumuzdan almaya başladık. Annelik artık bizde de alarm veriyor. Bu yönden yapılan saldırılara karşı tedbir almak, anneliğin kutsallığına ve kadına yüklediği sorumluluklara her zamankinden çok daha güçlü vurgular yapmak durumundayız.