• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hızla gelişen gündeme damgasını vuran İstanbul Sözleşmesinin iptali meselesi gündemdeki yerini koruyor. Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş bu sözleşme konusunda toplumdan gelen tepkilere kulak vereceklerini, bigane kalmayacaklarını beyan etti. Toplumdan, Sivil toplum kuruluşlarıyla, platformlarıyla, yazarları, çizerleri ve hukukçularıyla ilk defa hukuki bir metine karşı ciddi bir itiraz sesi yükseldi. Bu sesi çıkartanlar toplumun geleceğinin kaygısını taşıyan, kendi ailesini, iffetini korumak isteyenlerin sesidir. Yalnız Sözleşmesinin feshiyle alakalı yapılan açıklama akıllarda soru işareti bırakmıyor da değil. Çünkü Hükümet, “genç evliler” konusunda mecliste düzenleme yapmaya  her kalktığında laik, feminist kesimin baskı ve kara propagandası sonucunda geriye çekildi. Peki, İstanbul Sözleşmesinin iptali konusunda gerçekten kararlı davranılacak mı? AB’ye girme sevdaları ne olacak? Ya bu sevda uğruna çıkartılan ve toplumun bağrına bir hançer gibi saplanan uyum yasaları… TCK ve TMK’da yapılan, İstanbul Sözleşmesinin alt yapısını oluşturan düzenlemeler… TCK’dan “Edep, hayâ, namus” kavramlarının çıkartılması, “Aile içi tecavüz” kavramının getirilmesi, zinanın suç olmaktan çıkartılması, erkeğin reisliğinin lağvedilmesi gibi aileye saplanan hançerler…

Üstelik Devlete bağlı bütün kurumlar zorunlu olarak İstanbul Sözleşmesinin üçüncü maddesinde tanımı yapılan ve defalarca vurgulanan TCE’yle, yani cinsi sapkınlık felsefesiyle uyumlu politikalar geliştirdiler, uygulamaya koydular. Topluma cinsi sapkınlığı normalleştirecek, sevdirecek, propagandasını yapacak bir rol üstelendiler. Sözleşmenin iptaliyle birlikte tüm kurumların bu anlayıştan tek tek arındırılması, revize edilmesi gerekiyor.

 Geçenlerde ÖSYM’nin hazırladığı YKS sınavı Eğim kurumlarının TCE konusunda yüklendiği misyonu gözler önüne seriyor. Üniversite’ye geçiş sorularını hazırlayan ÖSYM sadece bununla da kalmayıp tüm ortaokula, liseye, diyanet ve askeri okullar gibi birçok geçiş sınavlarının sorularını da hazırlıyor. Üstelik çocuklarımızın çözdüğünü soru bankaları, test kitapları bu kurum tarafından düzenleniyor.

Mabel Matisle alakalı soruyla çocuklarımız için nasıl bir gelecek hedeflendiği gözler önüne seriliyor. Bu sene ben de bu sınava girdim. Bu isimi ilk defa sınavda duydum. Soruya Sezen Aksu ile başlandı, Şeyh Galiple devam edildi, Neşet Ertaşla çıkıldı. ÖSYM’ye göre Mabel Matis, tüm bu birbirinden farklı sesleri, anlayışları sentezlemiş bir pop felsefecisi. İşte bu hiç adını duymadığım pop felsefecisinin aşka dair bakış açısı soruldu. Soruyu defalarca okudum, bu kadar övülen birinin Sezen Aksuyla ilişkilendirilmesini, işin Şeyh Galibe nasıl varıldığını çözemedim. Sınav sonrası çalkalanan sosyal medyaya bakınca açık açık cinsi sapkınlığı her platformda savunan ve kendisini de sapkın olarak tanımlayan biri olduğunu öğrendim. Ancak o zaman sorunun içindeki hinliği çözebildim. ÖSYM resmen o soruyla algı yönetimi yaptı. Gençlerin dikkatini onlar  için hayat memat meselesi olan bir sınavda cinsi sapkınlığa çekti. Aşkı en iyi o kesimin bildiğine dair bir algı yürüttü. Bu algıyı bir sapkını överek, üstün bir başarı gösterdiğini iddia ederek yaptı. Okulun dışında  evlatları kazansın diye Yasinler okuyan, ağlaya ağlaya çocukları için dua eden, tesbihler çeken, adaklar adayan, öncesi hatimler indiren, çevresine salatı tefriciye dağıtan ailelerin çocuklarına rol model olarak bir sapkın gösterildi.  Yazıklar olsun!... Evladının ahlaklı, vicdanlı bir meslek sahibi olmasını canu gönülden isteyen, bahçesine giremedikleri okulun kapısının arkasında, demir korkulukların arasında, sıcaktan kavuran güneşin altında evlatlarını bekleyen ailelerin umudunu içeriden bombalayanlara yazıklar olsun!

Bu fıtratı bozan anlaşmanın iptalini tüm benliğimizle bekliyoruz. Bizlere umut veren Hükümet eğer dik durmaz ise Allah’ın karşısında çok büyük bir vebal altına girmiş olacaktır. Yürürlüğe girdiğinden beridir haddi hesabı olmayan cinayetlerin, cinnetlerin, boşanmaların, hadsizliklerin, arsızlıkların, adaletsizliklerin açtığı gedikleri kapatmak o kadar kolay olmayacak. Birçoğu da hiç kapanmayacak. Bari bundan sonrasına bakılsın.