• DOLAR 32.378
  • EURO 34.996
  • ALTIN 2325.675
  • ...

Küresel çatışmaların hesaplaşma alanı olan Ortadoğu`da, emperyal güçlerin alan kontrolü bazen el değiştirerek bazen de saf değiştirerek ve yeni menfaatler türeterek bölgeyi savaş alanı yapmaya devam etmektedirler. Ortadoğu`yu son haliyle ele alacak olursak…

Fransa`nın Suriye çıkışı; Türkiye`nin beklemediği bir teklifle kendini göstermiştir. Yüz yıldan fazla bir zamandır Fransa`nın, Suriye ve Lübnan üzerindeki kontrolü, Türkiye`nin Afrin`e girmesi, sahiplenme duygusuyla açıklanamayacak bir tavırla kendini göstermiştir. Kendi ülkesinde olağanüstü hali meşrulaştıran, ekonomik bunalımdan sıkılmış patlamaya hazır kitleleri baskılayan, iç sorunlara rağmen Suriye`de sesini yüksek çıkarmaya çalışması, duygusal ya da gündem değiştirme olarak değerlendirilemez, başka hesapların olduğu muhakkaktır. Yine Fransa`nın İngiltere`den sonra iç kargaşa ve İsrail ile savaşın eşiğinde olan Lübnan`a parasal destek çıkması, Suudi-ABD-İsrail ittifakına karşı yapılan bir hamledir.

Suriye`de hedef tahtasına oturan ABD, Suriye`nin doğusuna doğru sıkışmaya başlamış, PYD-SDG`ya yaptığı silah yardımları, hazırladığı düzenli ordu kendisine yeterli alan açamamıştır. Bu yüzden; Trump ‘Suriye`den ayrılacağız` açıklamasının amacı; hem Suudi çömez prensin ABD ziyareti sırasında maddi destek almak hem de Suriye`de Suudi`ye yakın yerel gurupların desteğini sağlamaya çalışmaktır. Suudi`den ekonomik destek sağlamak için İran`ın yayılma tehdidi ile korkutmak yeterli bir politikadır. Trump, 10 Nisan Pazartesi günü görüşeceği Katar emirinden de üstü açık tehditlerle yüklü miktarda maddi destek(!) adında haraç alacaktır.

Bahreyn; devasa bir petrol rezervi bulunduğu açıklandı ve İngiltere 40 yıl aradan sonra bölgede en büyük deniz üssünü açtı. Formula1 dünya şampiyonasının yapıldığı küçük bir ülkede yoğun olan Şii nüfusun protestoları dozunu arttırarak devam etmektedir. Bahreyn, Suudi kontrolünde olan bir ülke ve İngiltere`nin bölgeye yerleşmesi ABD tarafından hoş karşılanmayacağı için İran`ı da memnun edecektir. Lübnan ve Katar da ileri sürülen Suudi Arabistan bu ülkelerde durduruldu, bunlara Bahreyn`de eklenmesi Suudi`nin kuzey tarafını tıkayacaktır.

Güney tarafında ise çıkmaza girdiği Yemen bulunmakta ve ardı arkası kesilmeyen balistik füzeler ile dövülmekte, Yemen`de herhangi bir ilerleme kaydedemediği gibi beyhude çıkış yollarını aramaktadır. Yemen`i terk etmek, Batı güçlerin üs yarışına girdiği Kızıl Deniz`in stratejik noktası olduğundan göze alınamayacak bir risktir.

İsrail; Akdeniz`de kısmi olarak Mısır ve Kıbrıs Rum kesiminin desteğiyle soluk alabilmekte, Suriye, Lübnan tarafından yalnızlaştırılmış Gazze ve Kudüs`te Filistin halkının ayakta olması çaresizlik sendromuna itmektedir. İsrail sıkıştıkça pervasız saldırgan politikasını arttıracaktadır.

ABD ve İsrail Ortadoğu`da alanları daralmakta, etkileri azalmaktadır. ABD ve İsrail etkili hale gelmek için vahşetin dozunu arttırıp her tarafı çatışmanın içine çekmeye çalışacaklardır. Bölgede Suudi ve PYD ile yaptıkları ittifakların akıbeti zor duruma düştüklerinde Irak Kürdistan referandumunda yaptıklarının bir benzerini yine göstereceklerdir.