• DOLAR 32.391
  • EURO 35.075
  • ALTIN 2326.742
  • ...

Öyle insanlar düşünün ki aralarında dünyalık menfaat olarak hiçbir bağ yok. Aralarında usul, füru’ ve sıhriyet açısından da bir bağ yok. Ama aralarında çok kuvvetli bir sevgi bağı vardır. Bu sevgi bağından kaynaklı bir birlerine karşı çok fedakar ve samimidirler. Bu sevgi bağının adı ülfettir. Bunu aralarına koyan, kalplerini kaynaştıran ve aralarında ülfet koyan ise Allah’tır.

Ülfet, bir arada yaşamak, kaynaşmak, birbirini sevmek, kardeş olmaktır. Bir olmak, cemaat olmak, vahdete erişmektir. Ülfetin zıttı tefrik, kind, fitne ve adavettir. Yalnız yaşamak, kibirli olmak, cemaat ve vahdete karşı olmaktır.

Ülfet, insanların birbirine ilgi ve sevgi duymasını, destek olmasını, toplumsal uyum, birlik ve beraberliği güçlendiren kaynaşma ve birlikte yaşama eğilimini ifade eder. Yıllarca birbirine düşmanlık eden, birbirlerinin kanını döken ve birbirlerine her türlü zararı reva görenlerin arasına Allah ülfet koyar ve kardeş kılar. Bunun en güzel örneği Evs ve Hazreç kabileleridir. Allah’ın kalplerine verdiği ülfet sayesinde kardeş oldular. Bu değişimi Allah (c.c.) Âl-i imrân 103. ayeti kerimede:  “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman iken Allah kalplerinizin arasına ülfet koydu da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.  Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken Allah sizi oradan kurtardı” buyurmaktadır.  

Enfâl sûresi 63. Âyeti kerimede Allah (c.c.): “Ve onların kalplerinin arasına ülfet koydu. Eğer yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın, yine de kalplerinin arasına ülfet koyamazdın. Fakat Allah kalplerinin arasına ülfet koydu. Şüphesiz O mutlak galip/ üstün olan ve hikmet sahibidir” buyurmaktadır. 

Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “Allah’ım, kalplerimize ülfet ver, aramızı düzelt” diye dua etmiş. “Başkalarıyla ülfet etmeyen kimsede hayır yoktur” buyurmuştur. Münafıkların kusurlarını sayarken, “kibirlidirler, ne onlar başkalarıyla ne başkaları onlarla ülfet kurabilir” buyurmuştur.

Hz. Peygamber (s.a.s.), ülfetten kaynaklı, insanların en yumuşak huylusu, en müsamahakârı, en cömerdi ve en afifiydi. Herkesin davetine icabet eder, insanlarla hediyeleşir, fakirlerle birlikte otururdu. Hastaları ziyaret eder, cenazelere katılırdı. Hiç kimseye sıkıntı vermez, özür dileyenin özrünü kabul eder, insanlarla şakalaşırdı. Herkese karşı güler yüz gösterirdi. İnsanların ihtiyacını karşılar, birinin ihtiyaç için geldiğini hissederse namazını kısa tutup ihtiyacını sorardı ki bu da ülfettir.

Karı ile koca arasında ülfet olmadan yuva kurulamaz. Aileleler arasında da ülfet olmadan hayırlı bir toplum oluşamaz. Karı koca arasına da tolumdaki diğer insanların arasına da ülfeti koyan Allah’tır.

İnsanları kenetleyip birbirine bağlayan, birbirlerine destek olup yardımlaşmalarını sağlayan ülfettir. Ülfet olmadan huzur olmaz. Ülfet olmazsa insanlar birbirine sırt çevirir, kıskanır ve basit şeylerden dolayı küser. Dostluklar bozulur, ünsiyet kaybolur. Çünkü dostluğun gelişme sürecinde psikolojik uyumdan ünsiyet, ünsiyetten halis niyet, bundan da sadakat ve muhabbet doğar. Muhabbetin asıl sebebi kişinin sevdiğini güzel görmesidir. Bu güzellik ruhun erdemlerindeki güzellikse bundan saygı, görünüş güzelliğiyse bundan da aşk doğar. Aşk sevginin, dolayısıyla ülfetin en yüksek derecesidir. Sevginin bu derecesinde insanların ruhları birbiriyle kaynaşıp bütünleşir.

Allah kalplerimizin arasına ülfet koyup kardeşliğimizi ve vahdetimizi pekiştirsin inşallah.