• DOLAR 32.37
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2325.24
  • ...

Bir memur, bir işçi ve bir çalışan olarak, gerekli primi ve yaşı dolduran kişi elbette emekli olabilir ve bu onun en tabiî hakkıdır. Fakat kast ettiğimiz şey bu değildir. Asıl kastımız, bir Müslüman olarak elini, eteğini ibadetten çekmek, kulluğu bırakmak, aktif İslami bir hizmet ve davetten uzak durmak, diğer bir ifade ile kenara çekilmek, ben hiçbir işe karışmıyorum, sadece dünyevi kazanç ve işime bakarım demektir.

Bu açıdan bir emeklilik olabilir mi?

Böyle bir emekliliğin olması için, zamanın durması ve bize biçilen vaktin akmaması gerekir. Çünkü giden her bir gün, saat ve saniye ömrümüzden gidiyor. Bize biçilen çok kıymetli sermaye, buzun eridiği gibi eriyor. Dünya ve içindekilerin tamamı bizim olsa ve hepsini karşılığında versek, giden bir saniyemizi geri getiremeyiz. Madem ömrümüz tükenip an be an elimizden gidiyor. Öyleyse, emekli olmayı düşünüp aktif İslami bir hayata dur diyemeyiz.

Böyle bir emekliliğin olabilmesi için, ölüm denen şeyin olmaması gerekir. Fakat bin yıl yaşasak da ölüm denen gerçek, gelip bizi yakalayacak ve nihayetinde gizliyi ve açığı bilen Rabbimizin huzuruna çıkarılacağız. Öyleyse, aktif İslami bir hayatı bırakıp, emekli olmayı nasıl düşünebiliriz?

Böyle bir emekliğin olabilmesi için, Münker ve Nekir denilen hesap meleklerinin bize hesap sormamalarından emin olmalıyız. Münker ve Nekir bize hesap sormayacaksa ve bize torpil yapıp bizi es geçecekse, aktif İslami bir hayatı bırakıp kenara çekilebilir ve emekli olabiliriz.

Böyle bir emekliliğin olabilmesi için, hesap defterimizi sağımızdan alacağımız, solumuzdan veya arkamızdan alamayacağımızın garantisi olması gerekir. Defterimizi sağımızdan alırsak kurtulur, solumuzdan ya da arkamızdan alırsak helak oluruz. O zaman yok olmayı ya da toprak olmayı şiddetle istesek de kurtulamayız. Madem mahşerde, hesap defterimizi sağımızdan alma gibi bir garantimiz yok, öyleyse aktif İslami bir hayatı bırakıp, emekli olmayı nasıl düşünebiliriz?

Böyle bir emekliliğin olabilmesi için, cehenneme değil, cennete gitme garantimizin olması gerekir. Ya da kimilerinin “sayılı birkaç günden başka azap görmeyeceğiz” demeleri gibi birkaç günden fazla azap görmeme garantimizin olması gerekir. Böyle bir garanti olmadığı gibi, bu konuda Allah’tan aldığımız bir söz ve ahd da yok. Öyleyse, aktif İslami bir hayatı bırakıp emekli olmayı nasıl düşünebiliriz?

Hiçbir zaman azaptan kurtulduğumuz ve cenneti garantilediğimiz düşüncesine kapılamayız. Son nefesimize kadar imtihanımız devam etmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.): “İnsan, mümin olarak sabahlar, kâfir olarak geceler, mümin olarak geceler, kâfir olarak sabahlar, dinini küçük bir dünyalığa satar” buyurmaktadır.

Hz. Ömer (r.a): “Mahşer günü herkes cennete girecek, sadece bir kişi cehenneme girecek denilse o ben olabilirim diye korkarım. Herkes cehenneme girecek, sadece bir kişi kurtulacak denilse, o ben olabilirim diye ümit ederim” buyuruyor.

Bu düşünce içerinde son nefesimize kadar kulluğa; davet ve tebliğe; Allah için cehd ve gayrete devam etmeliyiz. Asıl emekliliğimizi; kulluk, davet, tebliğ, cehd ve gayretimizin karşılığını, ebedi olarak kalacağımız cennete bulacağız inşallah, diyor ve sizi Allah’a emanet ediyorum.