• DOLAR 32.386
  • EURO 35.085
  • ALTIN 2326.429
  • ...

 “Tevkif edin onları onlar mesul kimselerdir.”(Saffat:24) Buyrulur. Mesul, belirli bir hak ve yetkiyle sorumlu kimse demektir. Mesul en az iki şekilde anlaşılmalıdır;

-Kendisine soru sorulan

-kendisinden bir şey istenen

Sorumluluk dairesinde bilgi sahibi olarak mesul kimsenin bilgilendirme görevi vardır. İsteyene bilgi verecektir. Bir de imkân dâhilinde isteneni verecektir. “Sual edeni azarlama” (Duha:10) buyrulur. Yani bir şey sorana cevap ver. Talep edenin de talebini karşıla.  Mesul, istenendir. Ama sanki hep kendisi isteyen diye anlaşılıyor. Maalesef iş böyle olmuştur. 

“Tevkif edin onları ” buyrulur. Tevkif, tutmaktır. Celsenin zıddıdır. Celse oturmaktır. Buna göre mesul kimse cülus etmeyecek, her zaman vâkıf olacak, bilgi sahibi olacaktır. Aynı zamanda mesul kimse İsteyenin gidip ihtiyacını alacağı bir vakıftır. İşi masa başı değildir. İşi cülus etmek değildir. Bakıyorsunuz meclis ehli kimseler sorunlara vâkıf değildir. Hayır için Vakıf ta değildir.

“Bu meseleye vakıftır” denildiğinde “bu konuda bilgi sahibidir” demektir. Hayır hizmeti gören kurumlara da ayrıca vakıf denir. Vakıf, aynı anda hem hareketin hem de cülusun zıddıdır. Çünkü sürekli hareket hainde olup odaklanma sorunu yaşayan, gözden kaçıran, acele eden, ihmal eden kimse işe vakıf değildir. Yerinde cülus eden yani oturan da vakıf değildir. Çünkü o da etrafında ve sorumluluk alanında olup bitenden habersizdir. Buna göre vâkıf olmak, hayır vakfı olmak; ne sürekli oturmak ne de daima hareket etmektir. Cülus ehli olmak atalettir. Vukufu olmayan hareket de düz bir seyirdir.

Kadının eline yaktığı daire şeklindeki kınaya vakfiye denir. Gelinlere kına yakılmasının bir hikmeti de budur. Bunlar evlerinin ve de eşlerinin vakfıdır. Eşleri de onlara vakıftır bunları görüyor. En azından bu böyle varsayılıyor. Buna göre daima hareket ehli olan kimse aşkın ve iffetin nişanı olan o kırmızı işareti bile göremez. Güzelliğe ve cemale vakıf olamaz.

Halhala da tevkif denir. Ayağa takılan halhal normalde kadının evi ve eşi için kendini tevkif ettiğinin, vakfettiğinin nişanıdır. Bu da bir tür vakfiyedir. Ama çoğu kimse bu bilinçte değildir. Ne kadın kendini bu bilinçle tevkif ediyor ne de erkek buna vakıf oluyor.

Kurbanlık koça da kına yakılır. Bu da onun sahibine vakıf olduğuna dair bir işarettir. Sahibi bu şekilde muhtaç ve fakir kimselerin hallerine vakıf olduğunu göstermiş olur. İşte o kına bir vakfiye alametidir. Koçun böyle kutsal bir amaç için tevkif edildiğinin işaretidir.

Mesul kimse resmi gayrı resmi hangi dairedeyse bu vasıfta olmalıdır ki güzellikleri, sorumlulukları, talepleri gözünden kaçırmasın. Bu nedenle ayette “Tevkif edin onları, onlar mesul kimselerdir.” Buyruluyor. Hadiste de buyrulduğu üzere esasen herkes bir mesuldür. Dolayısıyla tevkif edilecektir. Tutulup ona sual edilecektir;

Dairende vakıf oldun mu? Vakfiye sahibi oldun mu? Sen hatun kınayı eline vakfiye yaptın mı? Ya eşi olarak sen sürekli hareket edip kınayı görmeyip herkese gına mı getirdin? Sadece keyfine göre hep cülus mu ettin? Yoksa bilinçsizce, şuursuzca hep hareket mi yaptın? İşte bütün bu hususlar ona sual edilecek ve vakıf olup olmadığına göre tevkif durumu netleşecektir. O tevkif ona tutukluluk mu yoksa ödül mü olacak ortaya çıkacaktır.

Kamil insanlar vakıftır. İyi mesuller vakıftır. Sorana cevap verir, talep edene icabet ederler. Özel, tüzel, sivil, kamu her kurum bir vakıf olmalıdır. Sırf cülus ehli sırf hareket ehli olan herkes öyle veya böyle tevkif edilir.