• DOLAR 32.507
  • EURO 34.78
  • ALTIN 2490.058
  • ...
SON DAKİKA

Tarih kendi akışı içerisinde akıp gitmekte iken zamanın hızına yetişmeye çalışan insanın hayata bakışı, yaşam tarzı, düşünce ve fikirleri de hızla değişmektedir. Öyle ki on yıl önceki insan ile bu günün insanı arasında düşünce, fikir, yaşayız tarzında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Özellikle siyasi, sosyal ve teknolojik değişimler insanlar üzerinde özellikle de gençler üzerinde önemli değişikliklere neden olabilmektedir. Bu değişimler kimi zaman olumlu yönde olurken kimi zaman da olumsuz olarak kendini göstermektedir. Bu açıdan günümüzü ve ülkemizi değerlendirecek olursak bir yirmi yıl öncesine nazaran karanlıktan aydınlığa doğru bir yol alındığı, düşüncelerin, inançların önündeki engellerin kaldırıldığı; halkın çoğunluğunun inanç ve değerlerine yönelik hizmetlerin gerçekleştirildiği; kapıların aralandığı inkar edilemez bir gerçekliktir. Özellikle eğitim alanında imam hatip liselerinin sayısındaki artış, ortaokul imam hatiplerinin açılışı ve diyanette yapılan çalışmalar, seçmeli dini dersler Müslümanlar açısından büyük önem arz etmektedir.  Ancak elimizdeki fırsat ve imkanları değerlendirme noktasında büyük ve ciddi bir sıkıntımız var. Normal şartlarda bu imkan ve fırsatları değerlendirerek ilerleme kat edilmesi gerekirken aydınlık içerisinde karanlık bir bilinçle hareket etmeye başladık. Bu fırsat ve imkanların vermiş olduğu rahatlıkla rehavete kapılıp kendimizi salıverdik. Bütün sorumluluğumuzun, vazifemizin bittiğini düşünerekten kendi mutlak gerçeğimizi, mutlak doğrularımızı unutarak kulluk vazifemizi ihmal etmeye başladık. Ve en önemlisi ahiret işlerini halletmiş gibi bu dünya işlerine kaptırdık kendimizi. Bu da kaygı ve korku içerisinde aradığımız çarelerde huzuru, sevgiyi, muhabbeti, kardeşliği, birliği kaybetmemize neden oldu. Varlık içerisinde yokluğu yaşadık kendi isteğimizle daha doğrusu kendi bilinçsizliğimizle. Üstelik bu bilinçsizliğimizin bizimle beraber Müslümanlara da zarar verdiğinin farkında olmadan hareket etmeye başladık. Dini eğitimimizi alabilecek imkanlarımız var, ibadetlerimizi, sorumluluğumuzu yerine getirecek ortam ve imkanlarımız varken biz kendimizi ve çocuklarımızı bunlardan uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Camiler çoğaldı ancak Müslümanım diyenler namaz kılmayı, Kur`an okumayı bıraktı. İmam hatipler çoğaldı ama gençler dini eğitimi gereksiz görmeye, küçümsemeye başladı. Velhasıl doksanlı yıllardaki dava bilinci, ibadet bilinci kendini internet ve dünya sevgisine devretti. Üstelik biz on altı-yirmi yılımızı, en verimli yıllarımızı, bir mesleği elde etme yolunda harcarken gençliğimizin tükendiğinin, ahiretimizin karardığının farkında bile değiliz. Yüreğimiz başta olmak üzere her şeyimizi dünya korkusuna ve zevk u sefaya teslim edince bireyselleşme hareketi de doğal olarak kendini gösterdi. Aileden, toplumdan bağımsız nesil için artık sadece kendisi vardı. Değer ve inançları şekil itibariyle kendisiyle yol olmaya devam ederken dava bilinci, sorumluluk bilinci kendisini yarı yolda bırakmıştı.

Bir diğer sorunumuz da Müslümanlar olarak bugün önümüzdeki karanlığı aydınlık olarak görmemizden kaynaklanmaktadır. Bu kendi odamızdaki karanlığı lambayla aydınlatıp dışarıdaki karanlığa kayıtsız kalmaktan başka bir şey değildir. Halbuki lamba günün aydınlığı gibi değildir; odamızı karanlığa dönüştürmek için sadece bir parmağın hareketine bakar. Oysa bizim Müslümanlar olarak asıl aydınlığa günün aydınlığına ihtiyacımız vardır. Artık odamızın lambasını kapatalım ve aslında karanlıkta olduğumuzun farkına varalım. Karanlığımızın farkına varıp aydınlık için beyinlerimizi, yüreğimizi, bedenimizi harekete geçirmemiz asıl aydınlığın gelişi olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları