• DOLAR 32.558
  • EURO 35.057
  • ALTIN 2429.766
  • ...

FETÖ soruşturmaları kapsamında tartışılan konulardan birisi de bylock kullanıcılarıdır. Son derece de hassas bir konu. Bir haberleşme programı olmasına rağmen birçok tutuklama gerekçesi olarak kabul edildi. FETÖ`ye yönelik iddianamelerin çok büyük bölümünde örgütün gizliliğine dair atıflar var. Özellikle kadrolaşma hususunda gizliliğe büyük önem verildiği biliniyor. Bylock da bu gizliliğin bir tamamlayıcısı gibi değerlendirilebilir. Şüphesiz “sadece bir haberleşme programı” denilecek kadar basit bir olgu da değil. Bugüne kadar edinilen izlenimler bu haberleşme programının gerçekten de örgüte özgü bir program olduğunu doğruluyor.

Ama genelleme yapılamaz. Son günlerde çıkan ve bylock kullanıcılarını saklamak için binlerce masum kişinin telefonuna da yüklemişler. 11 bin 480 GSM numarasının kullanıcılarının iradeleri dışında Bylock IP'lerine yönlendirilmiş oldukları tespit edilmiş. Ve şu an bu şekilde binlercesi cezaevinde… İlk günden söylediğimiz konu; bu meseleyi tabana yayma konusundaki operasyonlardır. Somut deliller olmadan basit delillerle tabandaki kişileri içeri tıkamak “muhalif cepheyi” beslemekten başka bir şey değildir. Bu öyle bir hal almış ki hâkim ve savcılar bile somut delil olmadığı halde bu suçla gelenleri tahliye etmekten çekiniyorlar. Çünkü somut delil olmadığı halde bu kişileri tahliye ettiklerinde kendileri de zan altında kalabiliyor.

Hatta garip olan, zaman içerisinde herhangi bir kurum başındaki bilinmeyen FETÖ`cü yetkiliden, FETÖ listelerini istediğinde; gerçek FETÖ`cüleri saklayıp hiç alakası olmayan kişilerin listelerini verdikleri biliniyor. Bu taktiklerden bir tanesiydi. Şimdi geçmişte yapılan ama yeni çıkan taktikte, olayı sulandırmak ve asıl suçluları saklamak adına binlerce kişinin telefonuna bylock yüklemişler. Bunun ortaya çıkması iyi bir gelişme. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken sadece bu FETÖ`cü kesim değil, eski Ergenekoncular ve eski Kemalistlerin de bu tür ayak oyunlarının tezgâhtarcısı olabileceğidir. Hükümete düşmanlaştırma adına suçsuz olanları suçlu gösterme tuzaklarına karşı uyanık olmak gerekir. Başta hükümet olmak üzere İslami camialar, oynanmak istenen oyunlara karşı uyanık olmak gerekir. Hatta cemaatler bazında da onların tabanını cepheleştirmek adına bazı girişimlerde bulunabilirler. Geçen günlerde Mehmet Göktaş hocanın Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde düzenlenen  seminerine yapılan saldırı da bu kirli tezgâhın bir parçası olarak değerlendirilebilir.

                Sonuç olarak; aklı-selimle davranmayıp etrafındaki “bukalemunların” yönlendirmeleriyle hareket edenler olumsuz sonuçlarını göreceklerdir. Dost ve düşmanını ayırt etmek konusunda ferasetle hareket etmeyenler bedelini ödeyeceklerdir. Özellikle iç ve dış “şer güçlerin” hedefi 2019 seçimleridir. Bu tarihe kadar halk ve cemaatlerin hükümetle arasını açmak için her türlü oyunu oynayacaklardır. Ötekileştirme ve düşmanlaştırma adına her türlü çirkin girişimde bulunacaklardır. En önemlisi de başta Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet yetkilileri bu oyunu iyi okumalıdır. Dostunu düşman, düşmanını dost göstermeye çalışanları tanımasalar, 2019 seçimlerinde ummadıkları bir darbe alabilirler. Bugün bylock üzerinden “günaydın” dediğimiz gibi yarın etrafındaki “bukalemunlar” hakkında da günaydın demek istemiyoruz.