• DOLAR 32.512
  • EURO 34.958
  • ALTIN 2433.538
  • ...

NATO Tatbikatında gerçekleşen planlı uygulama münferit bir olay olarak yansıtılmaya çalışılsa da çok ciddi amaç ve sonuçlara hizmet ediyor. 8 Kasım`da başlayan tatbikatın ilk günlerinde yaşanan bu olayın ardından tatbikat 16 Kasım`da sona ermişti. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan, skandaldan 17 Kasım`da haberdar oldu ve yapılan garabeti kamuoyuna duyurmuştu. Yankılarını ise hala yaşıyoruz.

Norveç`teki tatbikatın senaryosunda düşman ülke ‘Skolken ülkesi` olarak belirlenmişti. Peki, gerçekten hedef bu ülkeyse Türkiye`yi temsil edenlerin hedef tahtına oturtulması ne anlama geliyor? Gerçekten münferit bir olay mıydı? Hiç sanmıyorum. Çünkü NATO`nun, ABD`nin bir kolu olarak hareket ettiği herkesin malumudur. Türkiye ve ABD`nin son zamanlardaki aleni karşıtlık hamleleri NATO`nun tatbikatında da gün yüzüne çıkmıştır. Bu yönüyle NATO`nun karnesine bir göz atalım:

NATO`nun tek Müslüman ülkesi olan Türkiye, 1952`de NATO`ya ağır bedeller ödeyerek girdi. Kore Savaşı`nda, Türkiye`den binlerce kilometre ötede 721 (Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla) askeri hayatını kaybetti, 234 asker esir oldu, 672 asker yaralandı, 175 asker de kayboldu. Türkiye, dünyanın dört bir yanındaki NATO operasyonlarına aktif katkı sundu; ancak NATO üyesi ülkelere yönelen güvenlik tehditlerine karşı gösterdiği hassasiyeti müttefiklerinden göremedi. Türkiye, uluslararası hukuk ve anlaşmalardan doğan hakkın kullanılması kapsamında icra edilen 1974 Kıbrıs çıkarmasında NATO üyesi müttefiklerinin ihanetiyle karşı karşıya kaldı. NATO, Türkiye`yi değil Yunanistan`ı destekledi; Hatta o dönemde Ankara`ya silah ambargosu ve ekonomik ambargolar uyguladı.

Yine yakın tarihte NATO, Türkiye`nin tüm çabasına karşın PKK terörüyle mücadeleye de yanaşmadı. Hatırlanacağı üzere, PKK, Çekiç Güç sürecinde de açık açık desteklendi, havadan atılan silahlar, malzemeler ve yiyecek ikmali yardımlarıyla palazlandırıldı… NATO, Türkiye`ye en büyük ihaneti ise Suriye`de yaptı. İttifakın en güçlü üyesi ABD, PKK`nın Suriye`deki kolu PYD/YPG`yi bir ordu gibi donattı, DEAŞ`ı bahane ederek… NATO ise sadece izledi. Türkiye`nin topraklarına her gün düşen katyuşa roketlerine ve çok sayıda vatandaşın bu saldırılarda hayatını kaybetmesine karşın önlem alınmadı.

Suriye`yle gerilen ortamda NATO üyesi ülkeler Türkiye`nin uzun menzilli hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamazken, tam tersi bir hamleyle; Türkiye`nin Rus S-400 sistemlerini alma girişimini engellemek üzere türlü girişimlere yöneldi. Yunanistan`da halen S-300`ler bulunurken, Türkiye NATO hava savunma sistemine S-400`leri entegre edemeyeceğinden 11.5 milyar dolara satın alınan F-35`lerin verilmeyeceğine kadar ciddi tehditler görüyor. Üstelik S-400`ü üreten Rus şirketlere de Amerika ambargo uygulamaya hazırlanıyor. Tüm bu çabalar Türkiye`yi hava savunmasız bırakma amaçlı yapılıyor.

Netice olarak; Türkiye bütün bunları değerlendirerek adımlarını atmalıdır. Kendi göbeğini kesecek malzemeleri ve birlikteliği sağlamak zorundadır. Öncelikle iç birliktelik, sonrada komşu ülkeler birlikteliği için ne gerekiyorsa onu yapmalıdır. Birlikte hareket eden ABD ve NATO`nun şeytanlıklarına karşı güçlü olmalıdır.