• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Yaşadığımız toplumda hepimiz yoğun bir bombardıman içerisindeyiz. Bu bombardıman; günah dalgalarıdır. Yıllardır sistemin oluşturduğu ortamda günah dalgaları tıpkı deniz dalgaları gibi üzerimize gelmektedir. Bu dalgalara karşı mukavemet etmek tahkiki bir imanı gerektirir.

Ancak bu konuda çocuklarımız çok daha büyük bir tehlike içerisindedir. İnternet vasıtasıyla her alana ulaşabilen çocuklarımızın ciddi manevi desteğe ihtiyaçları vardır. Onlara yol
göstermek ve rol model olmak adına her türlü fedakârlığı yapmak zorundayız.

Zira küçük çocuklar iyi analizcidirler. En ufak detayı kaçırmazlar. Özellikle ebeveynin duruşu, hassasiyeti, ilgi duyduğu, kızdığı, sevindiği halleri en iyi tahlil edenlerdir. Tıpkı bir gizli kamera gibi her şeyi kayıt ederler ve bu hafıza belleklerinde yer edinir. Bu nedenledir ki “ev, ilk eğitim yeri, ebeveyn ilk öğretmenlerdir” demişler. Birer ebeveyn olarak hepimiz bu eğitim yerindeki öğretmenliğimizi gözden geçirmek zorundayız.

Peygamber Efendimizin vefatından sonra torunu Hz. Hasan’a; Peygamberle ilgili unutamadığın en önemli şey nedir, diye sormuşlar. Kendisi; ben altı yaşlarındaydım. Bir
gazve dönüşünde ganimet malları toplanmıştı ve o ganimet malları içerisinde bazı hurmalar vardı. Ben de o hurmalardan bir tanesini ağzıma aldım. Ağzıma alırken Efendimiz sert
bir şekilde, “at onu ağzından, ganimet mallarının Peygamber ve ailesine haram olduğunu bilmiyor musun?” dedi. Bu tavrı ruh dünyamda öyle bir yer edindi ki ömrüm boyunca bunu
unutmadım ve bu konunun önemini uygulayarak yaşadım.

Burada dikkat çeken husus; Hz. Hasan’ın küçük yaşına rağmen Efendimizin bir yetişkin gibi davranması ve onu aynı üslupla uyarmasıdır. Dolayısıyla çocuklarımızla muamelelerimizde İslami ölçülerde aynı ciddiyeti bizde görmelidirler.

Bizim için değerli olanı iyi anlatmalıyız. Günlük yaşantımızla bunu onların hafızalarına kazımalıyız. Örneğin, namazın önemini anlatmakla birlikte vaktinde kılmak ve onu görselleştirmek çocuk üzerinde çok daha fazla tesir edecektir. Ya da camiye gitmenin faziletini anlatmadan ziyade vakit namazlarını camide kılmak önem konusunu çok daha görünür
kılmaktadır.

Bu bağlamda diyebiliriz ki, söz söylenilecek ve nasihat edilecek ama bunların tesir etmesi adına uygulamak ve bu uygulamada gösterilecek hassasiyet çok daha gereklidir. Aslında bu durum insan psikolojisiyle de ilgili bir durumdur. Malum olduğu üzere, hitabette sözün muhatap üzerindeki etkisi yüzde otuz iken hareket ve davranışlarda bu oranın yüzde yetmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu minvalde söz ve nasihat olacak, ama asıl olan duruş ve uygulamadır.

Sonuç olarak; biz ebeveynler olarak Yüce Rabbimizin, “Kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun”(Tahrim/6) dediği ayeti kerimenin canlı şahitleri olmak
zorundayız. Deniz dalgaları gibi toplumu önüne katan günah ateşine karşı çocuklarımızı koruyalım.