• DOLAR 32.588
  • EURO 34.81
  • ALTIN 2498.91
  • ...

Bütün basının İdlib’e yoğunlaştığı bir zaman diliminde farklı bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Zira şu an sonuçları yaşıyoruz. Kendi iç meselelerini hal edemeyen, o iç meseleler üzerinden bazen içerde bazen de dışarda bedel ödemek zorunda kalıyor. Türkiye’nin, Suriye’ye müdahil olmasının temel noktası, sınır bölgesinin Pkk/PYD’ye teslim edilmesiyle başladı. Bu nedenle Türkiye’nin iç dinamiğini güçlendirecek Kürdler ve Türklerin kader birliğine işaret etmek istiyorum:

Türkler ve Kürdlerin birleştiği ana nokta, Müslümanlıktır. Bu buluşmayla kardeş oldular ve tarihi birlikte inşa ettiler. Üstad Bediüzzaman’ın da işaret etiği birliktelikle; İslam’ın bayraktarlığını yapma, hakikat sancağını yere düşürmeme yolculuğuna çıktılar ve tarihin akışında birlikte görünür oldular. Tarihte çok az kavmin kaderi bu kadar kesişmiştir. Ve tarihte yaşanan pek az kavim, bütün düşmanları çatlatacak bu kadar muazzam kardeşlik örnekleri sergileyebilmiştir.

Bunun içindir ki; iki tarafın “milliyetçileri” bu gerçekliği görmeli ve İslam’ın onlara kazandırdığı nimetini ve kıymetini bilmelidir. Bu yönüyle, bin yıllık zaman dilimine yayılan, bütün bir tarihe örnek,  benzersiz bir “uhuvvet” hikâyesidir. Bu kardeşlik soyut kavramlar değil, büyük tarihi hâdiseler üzerine bina edilmiştir. Bu ruh, tarihi süreçte ilkin, gelmekte olan Haçlı tehlikesine karşı bütün güçlerini kardeşlikte sarsılmaz bağlar tesis etmekle gösterdiler. İşte bundan sonradır ki, İslâm’ın insanı aziz kılan mesajını önce Anadolu’ya, Bizans’a, sonra da Balkanlar’a, Avrupa’nın içlerine kadar yayılabilmesini sağlamıştır. Kürdleri de, Türkleri de,  Arapları da diri tuttu, kenetledi, tarihin akışını değiştirecek bir ruh atılımına imkân verdi.

                Bu büyük tarihi imtihanımız, Haçlı saldırılarını püskürtmemize imkan tanıyan İslam’ın hakikat bayrağı yere düşmesin diye sergilediğimiz destansı kardeşlik savaşıydı. Bu kardeşlik tesis edilmeseydi gelmekte olan Haçlı saldırılarını nasıl püskürtebileceğimizi gösterebilecek ruh ve model ortaya çıkmayacaktı. İşte burada ortaya koyduğumuz kardeşlik ruhu ve kader birlikteliği şuuru, daha sonraki kritik tarihi süreçlerde nasıl hareket etmemiz gerektiğini gösteren muazzam bir model sunuyor.

Bu modelin Osmanlı döneminde de, bu topraklardaki varlığımızı nice zorluklara rağmen koruyabilmemiz sürecinde de modeldir. İslam’ın iki ayrılmaz, koparılamaz sütunu olarak işletildiğini ve bizim dimdik ayakta durmamızı sağladığını hatırlamak gerekir. Geldiğimiz nokta itibariyle büyük sorunlara sebebiyet veren “kafatasçılık” ve “ırkçılık” sloganları bizlere neler kaybettirdi. Türklerin de, Kürdlerin de geleceği nerededir? İslâm’da mıdır yoksa onları zayıf bırakan milliyetçilikte mi?

Türkler, yaklaşık bir asırdır tepeden dayatılan “laiklik” ve ırkçılık projesiyle İslam’dan kopmanın eşiğine geldiler! Direndiler ama tehlike gittikçe büyüyor ve ürpertici boyutlar kazandı!.. Bu süreci Kürdler de yaşadılar, yaşıyorlar:  Kürtçülük adıyla, Kürdleri İslam’dan uzaklaştıracak bir proje dayatılıyor. Apoizme dönüşen, Leninist-Stalinist fikriyatla zihinler zehirlenerek hedefe ulaşılmaya çalışılıyor. Netice olarak, Türkler ve Kürdler öz değerleri olan “İslam’ın sınırlarını” muhafaza etmeyerek tarihi bir hata ve imtihandan geçiyor...