• DOLAR 32.369
  • EURO 35.027
  • ALTIN 2325.78
  • ...

Başta Suudi olmak üzere Ortadoğu politikasını İsrail’e göre şekillendirip sırtını ona yaslayarak ayakta kalmaya çalışan dikta rejimler her türlü adımı bu doğrultuda atıyor. Zira işgalci İsrail’in muhaliflerini susturma konusundaki uygulamaları talimatlar doğrultusunda uygulanıyor. İsrail, yüzyıl önce Filistin topraklarını Batının her türlü desteği ile işgal ederken Siyonizm harekete geçmiş, dünyanın dört bir yanından getirdiği Siyonist çeteleri silahlandırarak Filistin’in asıl sahiplerine yönelik toplu katliam, göç, tecrit hatta suikast politikasını uygulamıştır.

İsrail işgal sürecini gün geçtikçe genişlettikten sonra da gerek fert gerek ülke bazında her şekilde kendine karşı muhalif duruş sergileyenlere de baskı ve suikast politikası uygulamaya devam etmiş/ediyor. Bugünde onu destekleyen dikta rejimlerin yöneticileri de İsrail’den öğrendikleri bu taktikleri uygulamayı sürdürüyorlar.

İsrail’in genel karakteri; Filistin içinde her geçen gün toplu kıyımlar gerçekleştirirken, ülke dışındaki muhaliflerine suikast timleri göndererek bu tür infazlar gerçekleştiriyor. Aynı taktikleri kendi partnerlerine öğretmeye çalışıyor. Ya da bunu öğretirken de kendilerine fayda sağlayacak noktayı hedefliyor. 

Dikta rejim olan diğer ülkelerde durum İsrail’in izlediği politikalardan farklı değil.  Örneğin, 2011 Ocak devriminde Mısır’da 800 kişi sokaklarda infaz edildi. Sisi darbesinde üç bin kişi öldürülürken, on binlerce insan zindanlarda üst üste istif edilmiş, adeta diri diri gömülmüştür. Libya’da durum pek farklı değil. Yine Suriye’de Baas rejimi tarafından yaşanan katliam şekilleri göz önündedir… En son Almaya başkenti Berlin’de suikastla vurulan çeçen komutanlardan Zelimhan Hangoshvili’nin bu halkanın son kurbanlarındandır. Bu tür katliamların ana çıkışı ve öğreticisi İsrail’in örnekliğidir.

Zira Arap ülkelerindeki dikta rejimlerin bu derece zulüm ve katliamda ileri gitmelerinin tek nedeni halkın muhalif duruşu nedeniyle değişmesi muhtemel rejimlerin İsrail’in varlığını ve işgalini tehlikeye sokmasıdır. Yani denebilir ki, dikta yöneticilerin içerde uyguladığı katliam ve dışarıdaki suikast politikaları aynı şekilde İsrail’i korumaya yöneliktir.

Dikkat ederseniz zaman süreci içerisinde Siyonist İsrail yönetimin, Mısır’ın darbeci yönetimi Sisi’nin katliamlarına koşulsuz destek vermelerinin ve Esad rejiminin Suriye’de yüz binlerce insanın cesetlerinin kalıntıları üzerinde iktidarının sürdürülmesinin kendi güvencelerini sağlamlaştırdığını hedefleri doğrultusunda şekillenmiştir.

Sonuç olarak; terör şebekesi hedefe ulaşma yolunda, İsrail’in işgaline karşı olan kamuoyunu etkisiz hale getirmenin yolu hem kendileri hem de partnerleri olan rejimlerin eliyle bireyleri veya kitleleri öldürmek, hapsetmek, sürmek ve yok etmektir. Bu doğrultuda her türlü katliam onlar için meşrudur ve bu onların klasikleşen bir yöntemidir.