Hangimiz göçmen değil ki?
Göçmenlerden söz ederken aklınıza hemen Suriyeliler geldi değil mi? Bu günlerde onların geri gönderilmesi gündemi işgal etmiş. Fakat bir geçmişinize bakın. Etrafınızdaki insanlara bakın. Bizlerden kim göçmen değil ki? Akrabalarınıza, komşularınıza, hatta dedelerinizin geçmişine bakın… Örneğin aşiret olarak bizler Kuzey Irak’tan gelmeyiz ve dedelerimiz bu bölgeye göç etmişlerdir. Zaten Anadolu coğrafyasının demografisi bin yılda sürekli aldığı ve bazen verdiği göçlerle bugüne geldi.
Bu bölgedeki insanların Orta-Asya’dan çıkıp Anadolu’ya yerleşinceye kadar kaç yeri değiştirdiklerini düşünün. Hatta çok uzaklara gitmeden on dokuzuncu yüzyılın ortalarında günümüze Anadolu’da meydana gelen nüfus hareketlerini hatırlayın. Mutlaka birinde sizin ailenizin geçmişini ve hikâyesini bulacaksınız. Onlardan ne kadarı dönmeyi düşündü veya onların torunları olan sizler aklınızda dönmek var mı?
Şimdi asıl meselemiz ve gündemimizi işgal eden yurtlarından çıkmak zorunda kalan Suriyelilere gelelim: 2011 yılında başlayan savaşla birlikte Suriye’de ciddi nüfus hareketliliği yaşandı. Şüphesiz ki bundan en çok kendi devletinin zulmü ile muhatap olan Suriye halkı etkilendi. Zulüm ve ölümden kaçma nedeniyle yer değiştiren nüfusun yarısı yurt dışına göç etmek zorunda kalırken bunlardan 4 milyonla en fazla Türkiye’de bulunuyor.
Mesele çeşitli boyutları ile yıllardır gündemde olmakla birlikte, birkaç gündür İstanbul’da “kayıtsız kaçak” ve buna “güvenlik” gerekçelerini de yükleyerek Türkiye’de yaşayan bir grubun sınır dışı edilmesi ile bir kere daha gündemimize girmiştir.
Birçok meselede olduğu gibi birileri bu hükümeti gaza getirip yanlış yönlendirmesini “Milli mücadele” olarak gösteriyor. Sahada olan liyakatsiz idarecilerin faturasını, yeri-yurdu olmayan, şehir, kasaba ve köyleri yıkılmış, rejim tarafından aranan göçmenlere çıkarıyorlar.
Aynı şekilde birkaç gün içerisinde “tüm Suriyelilerin kayıtlı olduğu illere gönderilme” söylemi bile başlı başına bir sorundur. Çünkü bu ailelerin çoğu kayıtlı olmadığı illerde iş sahibi olmuş, evini aşını kurmuş ve bir yol haritası koymuştur. Şimdi bunlar bir hafta içerisinde bu düzenlerini nasıl değiştirsinler? Bu olsa dahi en az 6 ay veya bir yıl süre verilmelidir. Bu konu konuşulabilir, ancak “kayıtlı olmayanların” Suriye’ye gönderilmesi ise tamamen bir siyasi ferasetsizliktir.
Suriyelilerin ülkelerine gönüllü olarak gönderilebilmesinin şartları oluşmuş mudur? Bunun zemini ne kadar sahadaki realiteye uygun olabilir? Hatta “güvenli bölge” olarak nitelendirilen bölge oluşsa bile bu ne kadar güvenli olur ve Suriyeliler ne kadar buna itibar gösterebilir?
Sonuç olarak; bütün Suriyelilerin ülkelerine geri dönecekleri veya döndürülebilecekleri zemin oluşmamıştır. Bunu gündemleştirenlerin niyetlerini iyi bir hamle olarak görmüyorum. Çünkü Suriye göçmenleri meselesi Türkiye’nin bir “iskân” planı olarak değerlendirilmeli ve çalışmalar da buna göre yapılmalıdır. Sınır dışı etmek adil olmadığı gibi çözüm de değildir.