• DOLAR 32.376
  • EURO 34.986
  • ALTIN 2325.865
  • ...

Döviz neden tekrar yükseldi? Özelde dolar bu yıl içerisinde en yüksek seviyelerini gördü. Bunu daha çok İstanbul seçimlerinin yenilenmesine bağlı olarak değerlendirebiliriz ama bunun asıl zeminini oluşturan diğer faktörleri görmek gerekir. ABD’nin İran’a yönelik yaptırım kararı ve Türkiye-ABD’nin S400 gerginliği etkisi de dövizin yükselme zeminini hazırlayan etkenlerden bazılarıdır.

Evet, küresel ekonomik şartların ve siyasetin getirdiği riskler vardır. Bunlarla da mücadele etmek zorunda kalırsınız. Mücadele ettiğiniz diğer aktörler size tehditler oluşturur. Bu tehditlerle üstün olduğunuz yönlerinizi kullanma yeteneğinizin önüne geçilir ve zayıflıklarınız üzerinden baskılanırsınız. Bu bir döngüdür. Bu döngü ülkeler arası rekabetin de faaliyet alanıdır.

 Örneğin; devlet olarak hava savunma sisteminiz yoksa ciddi bir savunma tehdidiyle karşı karşıyasınız. Bunun oluşturduğu tehdit başkentiniz dâhil şehirlerinizin tehdit altında kalmasıdır. Ancak NATO ülkesi olmayan Rusya gibi bir ülkeden bir sistem alırsanız bu kez ekonomik yaptırımlarla tehdit edilirsiniz. Bu da ekonominize zarar verir ve döviz kuruna etki eder. Karşınızda sözde müttefikiniz olan ABD gibi bir şeytansa hiç güvenemezsiniz. “Büyük şeytan” olarak kabul edilen ABD gibi bir devletle bölgedeki çıkarlar çakışmışsa ekonomiyle oynamamaları imkânsızdır. Mesela Suriye’deki iç savaş Türkiye’nin güvenliğine, ekonomisine hatta sosyolojisine kadar etki etmektedir. Ya da İran’a uygulanan yaptırımın bizi etkilememesi mümkün değildir. Basit bir bakış açısıyla değerlendirirsek; İran’dan alınan doğalgazın durdurulması bile ciddi bir sorun teşkil eder.

Bütün bu hadiseler dövizi etkiliyor. Özelde dolar üzerinden ticaret savaşları yapılıyor. Bugünlerde bu çetin savaşı veren ülkelerden birisi de Türkiye’dir. Gelişmekte olan ülkelere karşı bu koz daha çok kullanılmaktadır. Zira Türkiye gibi gelişmekte olan devletlerin bağımlılık sorunları vardır. Ekonomik olarak bağımsız görünen birçok ülke özünde başka devletlere bir şekilde bağımlıdırlar. Bu bağımlılığın temelini oluşturan da dolar üzerinde kurulan küresel sistemdir.

 Herhangi bir devlet uyguladığı politikalarda bağımlı olduğu sisteme göre değil de kendi önceliklerini ön plana almaya başlarsa işte o zaman tehditler başlar. Türkiye’nin başına gelen de tam budur. Sistemin dışına çıkmak isteyen Türkiye’nin son 5 yılda başına gelenlere bir göz attığımızda birçok badirenin atlatıldığını görüyoruz. Gezi Olayları, 17/25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimleri, çukur olayları ve bugün yaşanılan “kur” atakları bunlardan bazılarıdır.

            Sonuç olarak; başta ABD olmak üzere “ekonomik bağımlılık” üzerinden kurla oynama fırsatını elinde bulunduruyor. Bu fırsatı 23 Haziran İstanbul seçiminde de kullanacakları kesindir. Ancak bütün bu adımlara karşı Türkiye bir şekilde ekonomik bağımsızlığını yakalayacak rotasını bulmalıdır. Bunun ilk adımı da zor gürünse de başta İran olmak üzere komşu ülkelerle birlikte hareket etmesi olacaktır.

            Abdullah KAVAN