• DOLAR 32.372
  • EURO 34.98
  • ALTIN 2325.574
  • ...

15 Temmuz darbe girişiminden sonra hükümet 3 aylık Olağan Üstü Hal ilan etti. İktidar, kendisine ve ülkeye dönük 'olağan üstü bir durum' söz konusu olduğunu ortaya koyarak bu şartları işletmek durumunda kaldığını beyan etti ve atılan imzalarla OHAL'i devreye soktu.

OHAL ilanından sonra yoğun gözaltılarla beraber devlet kurumlarındaki tasfiyeler 50 bini aştı. Açığa almalardan ziyade ihraç kararları birbirini izlemek şöyle dursun tabiri caizse paralel ve neredeyse aynı anda gerçekleşti.

Bu süreçte atılan adımlar yeterli görülmemiş olmalı ki Cumhurbaşkanı 'ihbar edin, işlem yapalım' dedi. Hele şu kripto meselesi konunun tamamen zıvanadan çıkmasını sağlayacak yeni bir yöntem olsa gerek. 'Şüphe duyulan herkes FETÖ muamelesine tabi tutulmalıdır, aksi durumda bu işlemi uygulamayan herkes kriptolu FETÖ'cüdür.' algısı toplum olarak bizi çok yanlış bir yönetim biçimine sürükler nitelikte.

Etrafta sağda solda "Filanın FETÖ'yle hiç bir alakası yoktu, ama onu da görevden atmışlar" söylemlerini artık çok duyar olduk. İktidar, "Önce atar/asar sonra yargılarım" anlayışıyla hareket ettiği sürece bu iş doğrulmayacaktır, öfke ve fesat kapılarını kapayamayacaktır.

Sn. Cumhurbaşkanı "at izi it izine karışmış vaziyette" demek suretiyle mesele yine "aldatıldık" safhasına vardırılmadan bu işin önüne geçmelidir.

17-25 Aralık sonrası bu yapıya fiili destek sunanları bile yapıp ettiklerinin çetelesine ve destek şekline bakılmaksızın ihraç etmek ne kadar hukuki ve insani olabilir? Alt düzeylerde görev yapmak suretiyle iaşesini sağlamaya çalışanları bir anda görevden atmak mevcut hukukun hangi kuralı veya maddesine sığdırılabilir ki?

Kaldı ki, zamanında Cemaat olmadıklarını ifade eden bir yapının Cemaat etiketiyle pazarlanarak onun üzerinden dindar insanların mağdur edilmesi büyük handikaplara sebebiyet verecektir. Operasyonları gizli-açık FETÖ'cü yaftalamasıyla dindarlar üzerine sürmek büyük bir tuzaktır, dikkat edilmesi gerekir.

Hele şu suçlu diye arananların yerine alınan eşler, çocuklar, babalar vs. meselesi... Kime karşı olursa olsun bu uygulamalar hukuki değildir. Bunlara dönük tutuklamalar gerçekleştiren hâkim-savcılar hukuk dışı kararlarının ceremesini onlar da yine bir gün bu "adalet sistemi" içerisinde çekeceklerdir. Zamanında onların gerçekleştirdiği bu hukuk dışı yöntemler sebebiyle bugün kendileri sıkıntı çektikleri gibi.

Biz her zaman, kim olursa olsun ve nerede olursa olsun hukuk ve adaletle yönetilsin, hiç kimsenin ahı alınmasın, birilerine olan kinimiz bizi adaletsizliğe sevk etmesin, diyoruz.

17-25 Aralığı önümüze koyanların önüne 1992'yi 1995'i 2000'i 2011'i koyarız. Kumpas sahibi bu zümrenin mağdur ettiği Müslümanların da bu konuda söyleyecek sözü var. Madem onların hukuksuz-haksız kararlarından ve suçlu oluşlarından söz ediliyor, o zaman buyurun onların mağdur ettiği Müslüman tutsakları da görelim.

FETÖ'cülerin suçlarını 17-25 Aralık sonrasıyla sınırlı tutup dindar halka reva görülen bütün zulümleri görmezden gelerek adaleti tesis edemezsiniz. Bu kadar bariz bir vakıa ortadayken ve üzerine gidilmiyorken, bugün gözaltına alınan herkesin suçlu, görevden alınan herkesin paralelci olduğuna kimi nasıl ikna edebileceksiniz? Sürecin FETÖ'cü olmayanların veya onlara sadece sempati besleyenlerin tasfiyesiyle sonuçlanmasını düşünmek bile istemiyoruz. Kurulan tuzak büyüktür, kuranların başlarına geçirmek lazım.

Madem bunlar zalim, kumpasçı, aldıkları kararlar hukuk dışı diyorsunuz ve operasyonları onlara dönük yapıyorsunuz o zaman haydin onların mağdur ettikleri diğer camia ve cemaatlerdeki insanların haklarını da iade edin ki, yapılanların doğruluğuna bu halk tam bir iknayla inansın ve yanlışın düzeltilmeye çalışıldığına güven duyulsun.

Adaletse herkes için olsun, yoksa olup bitenlerin adı adalet değil başka bir şey olur.

Ve sakın ha! Sürdürülen operasyonlar dindarlara dönük bir cadı avına dönüşmesin. "Cemaatlerin kökünü kazıyacağız" diyenlerin emellerine alet olunmasın. Kurulan tuzaklara dikkat edilmezse en güçlü zamanınızda büyük bir öfkeyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Şimdi yapılan yanlıştan geri dönüş yapılacağı ifade ediliyor, bunda ne kadar başarılı olur, hep beraber göreceğiz. Ancak işin merkezine adalet konulmadığı müddetçe, içeride mağdurlar olduğu sürece terazinin doğru duracağından emin olmak mümkün değildir.

Bu vesileyle, yaklaşmakta olan Kurban Bayramının hayırlara vesile olmasını Yüce Allah'tan dilerim. Başta Yusufi kardeşlerimiz olmak üzere bütün dünya Müslümanlarının bayramlarını tebrik eder özgürlüklerine vesile olmasını yine O'ndan temenni ederim.

Selam ve dua ile...