• DOLAR 32.332
  • EURO 35.081
  • ALTIN 2280.134
  • ...

Yasin Börü ve arkadaşlarının hunharca katledildiği olayların duruşmasına yine katıldım. Gerçekten mahkemeye bizzat katılıp gelişmeleri yerinde görmek, kesinlikle haberler üzerinden takip edip mesele hakkında bir kanaata varmak gibi değildir. Tabi ki yerinde görüp izlemek bir başka...

Savcıların ve hâkimlerin, mağdur taraf ile saldırgan oldukları iddia edilen tarafa bakış ve muamelelerinden bile, gidişatı okuma imkânına az çok sahip olabiliyorsun.

Sonda söylemem gerekeni başta söyleyeyim: Son iki duruşmadan çıkardığım sonuç, davanın sulandırılmaya dönük bir seyir içerisinde olduğu şeklindedir. Bu dava ta Diyarbakır`dan itibaren, birilerinin kontrolünde ve tamamen sonuçsuz bırakılmaya dönük bir süreç girdabındadır.

Gizli tanık kurgularından tutun da, Diyarbakır`ın Mobesselerle ilgili takındığı çelişkilere kadar ve oradan da deliller konusundaki ketum tavrına kadar ve dahası savcının ve mahkeme heyetinin kapalı duruşma kararına kadar bütün bunlar mağdur tarafına dönük hamleler ve sortiler olarak görülebilir.

Bir mahkeme düşünün ki, mağdur avukatların söz talepleri bile, başkan tarafından engellenmeye çalışılıyorsa ve bir avukatın “Sayın Başkan bir cümle söyleyeceğim” talebi “olmaz, söz hakkı vermem” yanıtıyla karşılanıyorsa, buradan sağlıklı bir yargılamayı siz nasıl bekleyebilirsiniz ki?

‘Aleniyet ilkesi` gereği bütün kamuoyuna mal olmuş bir davanın halka açık görülmesi gerekirken, ufak provokatif girişimler sonucu “güvenlik” gerekçe gösterilerek kapalıya dönüştürülmesi, başlı başına bir handikap zaten. Ki mağdur avukatların beyanlarına göre, saldırganların avukatları bu kararın(kapalı seans kararı) devam ettirilmesi adına bu tip kışkırtıcı açıklamalar yapmaya devam ettikleri yönündedir.

Bütün karanlık noktalar, Diyarbakır Emniyeti`nin davayla alakalı göndereceği delillerle açığa çıkacakken, bu konuda Diyarbakır Emniyeti`nin neredeyse hiçbir delil sun(a)maması, Diyarbakır Emniyeti`ni ve daha doğrusu bütün bir emniyet camiasını töhmet altında bıraka(n)cak oradaki bir zümreye dikkatleri çevirmekten daha doğal ne olabilir ki?

Olay anıyla ilgili kamera kayıtları gerçekten silindi mi? Silindiyse kim niye sildi? Bir vahşetin serdedildiği görüntüler, hangi karanlık el tarafından ortadan kaldırıldı? Bunun ortaya çıkarılması gerek ki, buradaki dava da sağlıklı yürüyebilsin.

Ev sahibesi bayanın çığlık çığlığa polis merkezini ararkenki imdadı ve karşıdaki devlet memurunun kahrolası tavrı niye mahkemenin ilgi alanına girmiyor veya alın(a)mıyor? Bütün işin başladığı ve olup bittiği yerle alakalı niye bu kadar ilgisiz davranılıyor, gerçekten anlamak güç.

Dosyada 18 yaştan küçükler olduğu için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı`nın davaya müdahil olma başvurusu, niye savcının red talebiyle karşılaşabiliyor? 

Hele şu azmettiriciler meselesi… İnsanın bazı mahkemelerin kimi kararlarıyla alakalı gerçekten gülesi geliyor. Müslümanların yargılandığı dönemin DGM`lerinde talimat veren veya azmettirenler oldukları iddia edilenler, tek bir kararla aynı duruşma binasına getirtilip ardından cezaevlerine gönderilebiliyordu. Burada ise katliam dosyasıyla ilgilenen mahkeme, “Azmettirenleri Diyarbakır Başsavcılığına şikâyet edin” diyor. Bu çok garip bir olay değil mi? Dahası böyle bir talebin savcı tarafından yapılıyor olması çok daha ilginç değil mi?

Davanın bütün müştemilatıyla ele alınması gerekmez mi? Olayı yapanlar, talimat verenler, azmettirenler ve dahası ihmalkâr davrananların hepsi bu dosya konusuysa şayet, bütün bunlarla ilgili gerekenler yapılmalı ki sağlıklı ve adil bir karar çıkabilsin. Yoksa birkaç sokak serserisi yanında belki hiç alakası olmayanları da bu işe kurban seçip dosyayı kapatmaktan başka bir yol olamayabilecektir. O zaman da buna adalet denmeyecektir. Buna hukuk denmeyecektir. Buna adil mahkeme kararı denmeyecektir.

Genel temenni odur ki, olayın vuku bulduğu yerden başlayarak bu iş üzerinde durulsun. Delillerle, gerçek katiller kimlerse ortaya çıkarılsın. Çünkü delillerle ilgili ayak diretenler, masumların ahının hesabını veremezler.

Demem o ki, ey ahali! Başka Yasinler ölmesin diye davayı takip edin! Adil bir karar için bu davaya ilgi duyun! Allah için adaletten yana olun ve zalimlerle beraber olmaktan sakının, çünkü onlara dokunacak ateş sizi de yakacaktır.

Duruşma 06 Haziran 2016 günü saat 10.30`a ertelendi; bunu da bir köşeye lütfen not edin…

Not: 24 Nisan 2016 günü, saat 14.00`da Bakırköy Miting Alanı`nda Kutlu Doğum Programı için buluşalım inşaAllah!

Selam ve dua ile…