• DOLAR 32.527
  • EURO 34.997
  • ALTIN 2435.374
  • ...

Hepimiz, İslam dünyasının içinde bulunduğu duruma üzülüyoruz; bir kısmımız üzüntüsünü umutsuzluk mecrasına götürüyor.

Oysa kendimizi nasıl gördüğümüz kadar muhaliflerimizin de bizi nasıl gördüğü önemlidir. Zira güvenilir sosyolojik araştırmalara göre toplumların hâli, kendileriyle ilgili değerlendirmelerinin yanında ötekilerinin değerlendirmeleriyle de anlaşılır. Başka bir ifadeyle toplumun kendi değerlendirmesi ile ötekisinin değerlendirmesinin ortalaması durumunu ortaya koyar.

Bosna-Hersek ile ilgili yazılmış bir yazıyı tashih için okumalar yaparken Amerikan Ordusu Savaş Koleji`nin 2014`te Bosna hakkında yazdığı bir rapora denk geldim.

“Bosna-Hersek`te İslamcılık ve Güvenlik”  başlıklı rapor, İslam`ın Bosna-Hersek serüvenini irdeledikten sonra Aliya İzzetbegoviç`in içinde yetiştiği Genç Müslümanlar Teşkilatı`ndan başlayarak İslamî hareketin Bosna`daki durumunu irdeliyor. Merhum İzzetbegoviç`in “İslam Deklarasyonu”nu tahlil ediyor. Ardından Bosna`nın siyasi hayatındaki dört ismi hedef hâline getiriyor. Raporda Aliya İzzetbegoviç, oğlu ve mevcut Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç, eski başbakan ve Cumhurbaşkanı Haris Silajdzic ve İslam Birliği eski başkanı, eski Reisülulema Mustafa Çeriç birer tehdit olarak işaret ediliyor.
Merhum Aliya İzzetbegoviç bir yana Bakir İzzetbegoviç`in hanımının başı açık. Haris Silajdzic, seküler bir şahsiyet olarak bilinir. Mustafa Çeriç el-Ezher mezunu olsa da ılımlı bir âlim olarak tanınmıştır.

Rapora göre son üç ismin bu durumlarının hiçbir önemi yok. Onların bu hâli Avrupa`yı aldatıyor ama ABD`yi aldatmamalı.

Zira, bu üç şahıs,

-Bosna cihadının içindeydiler.

-Bosna`ya dışarıdan destek için gelen mücahitleri himaye ettiler.

-Mezhep farkı gözetmeden bütün dünya Müslümanlarına sempati duyuyorlar.

-Bosna`da İslâmî finansla İslamî eğitime sahip çıkıyorlar.

Dolayısıyla geleceğin İslamî Bosna`sına hizmet ediyorlar.

İşte Batı`nın baktığı yer burasıdır. Biz, yenilmişlik psikolojisi içinde sürekli birbirimizin eksiklerini tespit edip birbirimizi dışlamak hatta İslam safının dışına atmak için uğraşırken Batı, bizim faziletlerimizle uğraşıyor; hepimizin İslam safı içindeki rolünü belirlemeye, o role karşı tedbir geliştirmeye çalışıyor.

Maalesef bu hususta haklı olan biz değiliz, Batı`dır. Zira çöküş sürecindeki toplumlarda eksikler; yükseliş sürecindeki toplumlarda faziletler dikkate alınır. Çöküş sürecindeki her eksiklik sonu yaklaştırırken yükseliş sürecindeki her fazilet, kurtuluşa yaklaştırır.

İslam dünyası yükseliş sürecindedir. Bu süreçte, İslamî yönden eksikleri bulunanlar bir yana seküler şahsiyetler dahi Müslümanların yükselişine hizmet ettikleri sürece birer tehdit değil, İslam`ın birer çalışanıdırlar. Bizim alimlerimizin ifadesiyle “Amelleri lehimizedir, ahiretleri açısından kendilerine fayda verir mi, onu Allah bilir, O takdir eder.”

Şimdi Pakistan, benzeri bir süreç yaşıyor. Ordu, siyaseti bir türlü Amerikancı unsurlardan temizleyemeyince eski kriket oyuncusu İmran Han`ı destekleyip başbakan seçtirdi. Seküler bir yaşam tarzına sahip İmran Han`ın başbakanlığı Batı`yı sevindirmemiş, aksine fena üzmüş. Ekonomik yönden sıkıştırdığı Pakistan`a Suudi Arabistan`dan 4 milyon dolar kredi verdirerek İmran Han`ı satın almaya çalışıyor. Ama İmran Han, Müslümanlar arası çatışma için değil, ittifak için çalışacağını söyleyerek Suudi`ye mesafeli duruyor. Amerika`yı hayal kırıklığına uğratıyor.

İmran Han bile bu noktaya gelmişse emin olun İslam âlemi iyi yoldadır. Müslüman, gaybe iman ederek maddi koşulları aşma yetisine sahip insandır. Sakın bîümidlerin hastalık virüsü sizi manen de sonbaharda olduğumuza inandırmasın…