MERYEM ANA RESMİ VE SECDE NOKTASINA ODAKLANMAK
Ayasofya, ibadete açıldı. İlk namaz kılındı.
Bu arada Ayasofya duvarlarında yer alan Meryem Ana ve diğer resimler yerinde duracak.
Namazda bakış açısı secde noktasınadır. Yani namazda yukarıya, sağa veya sola bakmak namazın ruhaniyetine ve bir ölçüde sıhhatine zarar verir.
İslam fıkhı, suretlerin olduğu yerde namazın nezahetine zarar verdiğini ifade ediyor. Namazı diğer bütün ibadetlerden ayıran en önemli özelliği de tevhidi ve tenzihi azami derecede temin etmesidir.
Diğer inançlardaki ibadetler, hiçbir şekilde tenzihi sağlayamaz. Mutlaka bir heykelin, suretin, figürün olmasını esas alıyor. Bu nedenle Hz. Peygamber, “gözümün nuru namazdır-namazdadır” buyurmuştur. Çünkü namaz; hiçbir surete dayanmıyor, hiçbir suretin baskısını kabul etmiyor. Bu da namazın göz nuru olmasını sağlıyor.
Namazda kıyam ve rükû halinde dikkat secde noktasınadır, açı ve ölçü odur. İnsanın kıyam hali ile secde noktası arasındaki bileşim dik açılı bir üçgen meydana getirir. Burada bakış açısındaki en ufak bir sapma istikamet yönündeki üçgeni bozar. Çünkü en ufak bir hareket dik açının bozulup daha eğik bir açı oluşmasına sebebiyet vereceğinden huşu durumuna, bakışın keskinliğine, vefa ve sadakat bağına halel gelmiş olur.
Burada ÜÇGEN, insanın “ÜÇ GENİDİR”
Üçgen: Kişinin ismi, sureti ve simasıdır.
İnsan namazda kıyamdayken ismi, sureti ve simasıyla bir bütündür.
Rükûa varınca sureti gider. Çünkü artık sureti yere doğrudur ve görünmez olur.
Secdeye varınca ismi de yok olur. Sadece siması kalır. Sima da ruhun nişanıdır.
Secde, müminin miracıdır. Burada ruh, nişanını korur. Bu nedenle Hak, “simalarında sücudun izi vardır” buyurur. “Suretlerinde” değil “simalarında” iz vardır. Suret bedenin sima ise ruhun alamet-i farikasıdır. Mesele çok derindir ve bunu bu sayfada anlatacak değiliz.
Kıyam halinde ve doğru bakış açısıyla insan üç geni korur. Sebat ve duruşuyla üç genin alt genini, kafasıyla ikinci genini ve secde noktasına odaklanmasıyla diğer geni korumuş ve tamamlamış olur.
Namaz ve secde sadece Müslümanların değil insanlığın ibadetidir. Çünkü namazda bir ibadetten beklenen her şey vardır. Namaz, diğer inançlardaki ibadetlerin tüm doğru vasıflarını içinde barındırır.
Namazın büyük fazlına rağmen Kur’an ibadet yerine CAMİ, MABET veya NAMAZGAH-MUSALLA adını vermez. Sadece “MESCİT” adını verir. Çünkü secde, tenzih ile aşkı ortak bir şekilde birleştiren en mükemmel şekildir.
Ayasofya’ya cami denilmişse de doğrusu o bir mescittir. Ancak bu şekilde Meryem Ana resimleri dikkat çekmemiş olur.
Eğer Ayasofya, gerçek manada mescit olursa herkes Alemlerin Rabbine secde eder. Kimse suretlere dikkat etmez, o suretler dikkati dağıtmaz. Suretler caminin içinde olsa bile kimse buna dalmaz. Aksi takdirde Ayasofya’daki Meryem Ana resmi de nedir? İnsanlar, kalplerindeki suretlerle girerler. O zaman Meryem Ana resmi, insanların kalplerinde taşıdıkları suretlerin belki de en güzeli olur.
Ayasofya’da Meryem ananın ve diğer fresklerin sökülmemesi, oraya gidecek insanların ekstradan bir huşu ve ihlas ile gitmelerini zorunlu kılıyor. Diğer mescitlerde böyle bir imtihan zahiri olarak yok. Herkes kendi içindekiyle gidiyor. Lakin Ayasofya’da iş farklıdır. Oraya namaza gidenlerin her türlü suretten kurtulmuş olarak gitmeleri gerekir. Aksi takdirde iç ve dıştaki suret baskıları insanın üçgenini tamamlamasına engel olur. Dahası üç genini bozar.
Ayasofya’da zaten yeterince suret var. Bari kalpteki suretler olmadan oraya gidilsin.
Fakat maalesef ki iş o kadar kolay değildir...