Kanal İstanbul mu ikinci bir boğaz mı?
“O’dur sizi zengin eden ve kanal açan.”(Necm:48) Kanalın aslı Kur’an’da “kanat” olarak zikredilir. Batılılar da esasen bunu “kanal” şeklinde alıp kullanmışlardır.
Kanal, içinde su, süt, kan, yağ ve benzeri sıvılar geçen her türlü iki ucu açık delikli veya oluklu uzunlamasına yapıdır. Bunun düz veya eğri olması fark etmez.
Hak Teâlâ, kanalı zenginlikle birlikte zikretmiştir. Çünkü bir yerde kanal varsa normal şartlarda mutlaka zenginlik vardır. Bolluk ve bereket vardır. Öyle ya kanal, bir yerde bir engel, bir tıkanıklık varsa açılır ki içinden hayat ve bereket kaynağı aksın.
İnsanın bedeni kanallara muhtaçtır. Aynı şekilde beşeri ve coğrafi olarak hayat kanallarla birbirine bağlanır.
Kur’an, kanalı zenginlikle birlikte zikrederek zenginliğin bir yerde tutulmamasını gerekli yerlere kanallar vasıtasıyla aktarılması mesajını verir.
Buradan anlaşıldığı üzere kanal sadece celp etmez, toplamaz bir de dağıtır, ulaştırır. Böyle olduğu zaman kanal anlam kazanır aksi takdirde kanal olmaz. O zaman her şey tıkanır ve şişer. Sadece boğazlar çalışır.
Kanal en adil ve dengeleyici aktarma ve ifraz aracıdır. Ve kanalda sadece maddi zenginlikler, kaynaklar geçmez aynı zamanda bilgi, haber, hikmet geçer. Fakat günümüzde kanallar tam olarak bu vazifeyi görüyor mu? Bu şüphelidir. Fakat ideal olan budur.
İslam âlemi dünyanın en stratejik boğaz ve kanallarına sahiptir. Endonezya ile Malezya arasında bulunan Malaka Boğazı Hint okyanusu ile büyük okyanusu birbirine bağlar. Cebeli Tarık, Süveyş Kanalı, İstanbul Boğazı, Hürmüz Boğazı dünyanın en stratejik suyollarıdır. Tabi boğazlar yetmez bir de kanallar da gerekebilir. Çünkü bir bedende bir boğaz vardır ama çok sayıda kanal vardır. Demek ki boğaz tek başına yetmeyebilir. Yeter ki bunlar planlı yapılsın, stratejik düşünülsün. Siyasi ve günübirlik hesaplarla yapılmasın.
Maddi kanallar, zenginliği, kaynakları aktarsın. Bilgi ve haber kanalları bilgiyi, hikmeti, ahlak ve erdemi, fen ve sanatı yaysın. Bu manada İstanbul’un her türlü bir kanala ihtiyacı vardır. Bunun coğrafi ve beşeri olması kadar medeniyet kanalı olması da önemlidir.
Kanal İstanbul toprak kazılarak yapılacaksa diğer anlamda İstanbul kanalı gönüllerde zihinlerde kazınarak yapılmalıdır.
İstanbul kanalı ya da kanal İstanbul boğazın yükünü hafifletmek için düşünülüyor ama bu kanal eğer başka boğazların rantların ortaya çıkmasına araç olacaksa bu ikinci bir boğazdan başka bir şey olmaz. O zaman bu, kanal olmaz. Sadece boğaz sayısını çoğaltmış olur. Devreye daha çok boğazın girmesi anlamına gelir. Oysa ihtiyaç duyulan boğaz değil hayır ve bereket kanalıdır.
“Kanal olmasın, ille de tek bir boğaz olsun” demek de boş boğazlıktır. Kanal güzel planlandığında hayır ve berekettir. Fakat kanal ikinci bir boğaz olacaksa bunun da bir anlamı ve hayrı yoktur. Bu nedenle Kur’an zenginliği kanalla birlikte zikretmiş, boğazla zikretmemiştir. Çünkü boğaz kaynak paylaşımında cimridir. Sadece kendine hitap eder. Öncelikle almayı hesap eder. Ama kanal öyle değildir varsayım budur.
Kanal İstanbul sadece bir suyolu olarak değil bir medeniyet projesi olarak düşünülmelidir. Planlaması son derece akıllı ve hikmetli olmalıdır. İstanbul kanalı, belki ileride Hazar denizi ile Karadeniz’i birleştirmeye de vesile olur. Dedik ya sadece boğazlar yetmez kanallar da gereklidir. Hak Teâlâ bazı yerleri kapalı yapmış ki insanlar buraya kanallar açsın. Hayır, bereket, ilim, zenginlik paylaşılsın yeter ki boğazlar sınırında kalsın…