• DOLAR 32.378
  • EURO 35.001
  • ALTIN 2325.92
  • ...

Aslında insanın temel ve nihai arayışı mutlak mutluluktur. Hem dünyada hem de Ahirette insanın asıl muradı budur.

İnsan mutlu olmadığı, amacına ve muradına hasret kaldığı zaman nefesi kesilir. Nefessiz kalır. Bu nedenle “Mutsuz-şaki olanlara gelince; ateştedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır.”(Hud:106) buyrulur.

Aslında ayet-i kerime mutsuzların orada bir tür nefes egzersizi yaptıklarını haber veriyor. Çünkü mutsuzluk bir hasrettir ve bunun acısını hafifletmek için bu yola başvurabiliyorlar.

Dünyada bir kesim, insanın yogayla, meditasyonla, doğru nefes egzersizleriyle mutlu ve huzurlu olabileceğini, zira bunun için gereken enerjinin insanın içinde olduğunu söylüyorlar. İyi de nefes egzersizi bir ruh alış verişi mi yoksa hava alıp vermek midir?

Onlara göre her şey insanın içinde saklıdır. İnsanın sadece havaya ihtiyacı vardır. Ama mesele öyle değildir. İnsan asıl olarak ruha muhtaçtır. Her an canını tazelemeye muhtaçtır.

Seküler-maddeci anlayış nefes egzersizini hava ile ilişkilendirir. İnsan havayı ciğerlerine iyicene alacak, orada bir süre havayı tutacak sonra da onu yavaş yavaş bırakacak. Bu şekilde nefes egzersizini en iyi şekilde yapmış kabul edilir.

İşte yoga, meditasyon hepsi nefes egzersizinde sadece havayı esas alıyor. Evet, hava tabi ki önemlidir. Lakin bu havanın içinde ruhun olması gerekir.

Yoga, nefes egzersizi sesli solunum egzersizidir. Burada ses vızıldama şeklindedir. Oysa ruhun egzersizinde net bir şekilde bir “huuu” sesi çıkar. Bunun ne anlama geldiğini sanırım herkes biliyor.

Nefes egzersizleri sadece nefse, havaya ve de hevaya dayalıdır. Ama ruh egzersizleri yeniden can bulmaktır. Mesih gibi üflediğine can vermektir.

İşte mutluluk ruhun alınıp verilmesidir. Her an ruh hakka verilir ve ondan alınır ve hep “Huuu” sesi çıkar. Ama maddeci anlayış mutsuzluğunu bastırmak veya bir nebze olsun rahatlamak için hava alma egzersizleri yapar ve kimse kusura bakmasın burada sonuçta hava alınır.

Hava alanların nefes egzersizleri onları rahatlatmaz çünkü burada “Huu” sesi çıkmaz. Bu nedenle Hak Teâlâ, ateş ehlinin nefes egzersizlerini zefir ve şehik olarak vasıflandırıyor. Burada “fırr” sesi çıkar. Neticede bu nefes egzersizi oflayıp puflamaya dönüşür.

Ayette nefes şahik-şahika olarak zikredilmiştir. Şahika, yüksek bir dağdır, zirvedir. Kiminin nefesi ona rüzgâr olup onu savurur kimin nefesi de ruhtandır onu zirveye çıkarır. Nefes, zıt bir bileşimdir. Eğer hava ise berhava olur eğer ruh ise can olur.

“…Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri birbirine karışmış, sonra çer çöp olmuştur. Rüzgârlar onu savurur gider…”(Kehf:45) İşte böyle insan dahi o bitkiye benzer, ruhu ve canlılığı varsa yerde tutunur. Ruh yoksa can yoksa havada savrulur.

Seküler zihniyet kendi nefes egzersiziyle ruha galip geleceğini, çıkardığı kuru nefesle fır ve hır sesiyle ruh ve mana ehlini savuracağını zanneder. Ama fırr sesi huu sesine nasıl üstün gelsin?

Nuru ağızlarıyla söndürmek istiyorlar” onlarınki nefislerinden bir nefestir. Ruha bir şey yapamaz.

Tabi iman ehli de ruh egzersizlerini bilmeli ve yapmalıdır. O ruhu derinden alacak ve içinde bir süre tutarak onun her hücreyi canlandırmasını sağlayacaktır. Sonra da “Huu” sesiyle onu üfleyerek varlığa can verecektir.