Geçtiğimiz günlerde gündeme bir haber düştü. Henüz 15 yaşında bir kız çocuğu, 20 yaşındaki sevgilisi tarafından öldürüldü. Haber trajik olduğu kadar ibretlikti de. Zira toplumsal tepkilere baktığımızda, asıl sorunu göremediğimizi, meseleyi kökünden kavrayamadığımızı bir kez daha gördük. İnsanların dilinde tek bir şey dolaşıyordu: “Kendinden büyük biriyle neden sevgili olmuş?”
Kimse dönüp de şunu söylemedi: “Yahu ne sevgilisi, bu çocuk daha on beş yaşında!”
İşte bütün çarpıklık burada başlıyor. Henüz çocukluk çağında olan bir kızdan “gayri meşru ilişkilere sevgili” diye söz etmek normalleşmiş. Çocukla yetişkin arasındaki sınırların böylesine bulanıklaştığı bir ortamda cinayetlerin, istismarların, hayata daha başlamadan yitirilen gençliklerin önüne geçilebilir mi?
Yasaların İkilemi...
Birkaç yıl önce, sözde bir profesörün konuk olduğu bir televizyon programında çarpıcı bir konuya şahit oldum:
15 yaşlarında bir kızının olduğunu, kızının flört yapmasının, sevgili edinmesinin normal olduğunu, ancak kızının evlenmesinin facia olacağını söylüyordu!
Aynı şahıs, yasaların 15 yaşlarında bir kızın evlenmesine müsaade etmediğini, aynı yasaların 15 yaşında kız çocuğunun gayri meşru ilişkilerin içinde olmasının büyük bir kazanım olduğunu anlatıyordu.
Toplumun geldiği nokta:
Bir taraftan yasalar diyor ki: “15 yaşında biri evlenemez. Ergenlik çağında olsa da bu bir çocuktur. Evlilik hukuken geçersizdir.” Buna kimse itiraz etmiyor. Ama aynı yasalar, aynı toplum, aynı otoriteler 15 yaşındaki bir çocuğun gayri meşru yollarla beraber olmasını neredeyse olağan kabul ediyor. Hatta kimi zaman bunun adı "karşılıklı rıza" oluyor.
Bu nasıl bir çelişkidir?
Nikâh kıyıldığında suç, ama nikâhsız birliktelikte göz yumma… Bu nasıl bir zihniyet? Böyle mi aileyi, toplumu, gençliği koruyacağız?
Böyle bir özgürlük anlayışı olabilir mi?
Bugün ailelerin çocuklarına müdahalesi “psikolojik şiddet” sayılıyor. Anne babanın evladına öğüt vermesi, yönlendirmesi kısıtlanıyor, yasalar buna izin vermiyor.
Soruyorum, aile bu şekilde mi korunur? Oysa anne babanın en büyük görevi, evladını korumak değil midir?
Aile yılı…!!!
Aileyi hangi politikalarla, hangi zihniyetle koruyacağız? Evlilik dışı birliktelikleri normalleştirerek mi?
Anne babaların yetkilerini elinden alarak mı?
Değerlerinden kopuk çocuklarımız, toplumun geleceğini şekillendirecek.
Açıkça söylemek gerekiyor: 15 yaşında bir kızın evlenmesine karşı çıkılıyorsa, 15 yaşındaki bir kızın nikahsız gayri meşru birlikteliğine de karşı çıkmalı, hatta bu durum açıkça suç sayılmalı. Bunun ötesinde yaş sınırı olmaksızın gayri meşru birliktelikler ve zina yeniden suç kapsamına alınmalı. Sapkınlığı dayatan LGBT faaliyetleri yasaklanmalı.
Aile kurumu büyük çöküşün eşiğinde. Bugün gençliğin yaşadığı çürüme sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir felakettir. Sosyal hayatımız, değerlerimiz, aile yapımız hızla çözülüyor. Eğitim sistemindeki çarpıklık, özgürlük adına yapılan yanlış düzenlemeler, aile bağlarının zayıflatılması bizi uçuruma sürüklüyor. Bu gidişle sokaklarımızı, mahallelerimizi, hatta geleceğimizi yıkılmış, harap olmuş virane sokaklara benzetmek abartı olmayacak. Çünkü toplumun ruhu yıkılıyor.
Peki bu çürümüşlüğe nasıl bir çözüm bulunabilir? Bana göre zihniyet değişmeli.
Mevcut sistem, özgürlük adı altında suçu besleyen bireyler üretiyor. Çocuk yaşta gayri meşru ilişkilere göz yuman, aileyi zayıflatan, anne babanın sözünü susturan anlayışla sağlıklı bir toplum kurulamaz.
Gençlerimizi özgürlük kisvesi altında uçuruma sürüklemek yerine, onları hayata hazırlayan, değerlerle donatan, aile bağlarını güçlendiren bir sistem kurmak zorundayız.
Bu gerçeği görmezden gelmek, bir toplumun kendi geleceğini karartması demektir. Eğer aileyi gerçekten korumak istiyorsak, eğer gençlerimizi güvenli bir geleceğe hazırlamak istiyorsak, önce bu yanlış zihniyeti değiştirmeliyiz.
Çünkü mesele sadece bir cinayet değil, mesele toplumun geleceğidir.