7 Ekim Aksa Tufanı’ndan bu yana, yani iki yıl içinde çok şey yaşandı.
Sayfalara sığmayacak kadar, kelimelerin anlatamayacağı kadar, kalemlerin yazamayacağı kadar acı, gözyaşı ve nice yaşanmışlık birikti.
Bir o kadar da zulüm, baskı, hakaret, işkence…
Ancak her şeyden çok, direniş büyüdü; uyanış derinleşti, insanlık adeta kendini buldu.
Dünyanın dengeleri değişti, insanların inandığı değerler altüst oldu...
Cici kılıflarla insanlara şirin gösterilen sistemler ve ideolojiler birer birer iflas etti...
Bugün dünyanın farklı coğrafyalarından; haksızlıklara, hukuksuzluklara en çok da siyonizme ve emperyalizme karşı dalga dalga bir isyan yükseliyor.
Semeresini daha sonra daha çok alacağımız soylu bir isyan...
Kısacası, Aksa Tufanı insanlık adına bir kırılma noktası ve milat oldu.
Anlamak isteyenler, dinlemek isteyenler ve okumak isteyenler için muazzam dersler ve ödevler verdi.
Kıymeti zamanla daha çok anlaşılacak mesajlar bıraktı...
Naçizane birkaçını yazalım:
Koşullar ne olursa olsun, her zaman bir yol vardır.
Zira iman varsa, imkân vardır.
İmkânsızlıklar içinde de olsa, hareket daima bereket getirir.
Üretmek insanı aktif ve pozitif kılar. Üretmeyen insan, tükete tükete tükenir.
Üreten toplumların ocakları daima tüter.
Bombalar altında, olsalar bile...
Daima okumak, hem de çok okumak gerekir.
En çok da El-Kitabı..
Okumayan toplumların ruhuna Fatiha okunur;
tabii Fatiha okunacak bir ruhları kalmışsa.
Ne kadar çok lisan, o kadar çok insan.
Bu konuda kendimizi mutlaka geliştirmeliyiz.
İvedilikle, yeni diller ve etkileyici iletişim yolları öğrenmeliyiz.
Bulunduğumuz konum, taşıdığımız misyon ne olursa olsun, o alanda kendimizi geliştirmekle mükellefiz. Hep daha iyisine, daha güzeline talip olmalı; zamana göre ilkelerimizden taviz vermeden kendimizi güncellemeliyiz.
Son gelişmeler bir kez daha gösterdi ki:
Yerinde sayan erir, tembellik yapan yenilir, dik ve dosdoğru durmayan eğrilir ve buna paralel bir şekilde evrilir...
Ateşkesin ve yeni gelişmelerin konuşulduğu bu günlerde bize düşen en büyük görev, yorumlarda boğulmak değildir.
Bilakis en büyük görevimiz, hiç vakit kaybetmeden daha çok çalışmak, çabalamak;
oturuyor isek kalkmak, durmuş isek yürümek,
yürüyor isek koşmak, koşuyor isek daha hızlı koşmaktır.
Çocuklarımız, gençlerimiz, nesiller ve insanlık için, yalnızca bir yıl sonrasını değil, on yıl, yirmi yıl, elli yıl ve çok daha sonrasını planlayarak, bu uğurda mücadele etmektir.