Vefa mı, Nankörlük mü?

Abone Ol

Hayatın en büyük sınavlarından biri insan ilişkileridir. Herkesin çevresinde iyilik yaptığı, destek olduğu ya da en azından iyi niyetle yaklaştığı insanlar vardır. Fakat zaman içinde bu ilişkilerin hangi temele dayandığını, dostlukların ne kadar sağlam olduğunu ancak zor zamanlar gösterir. İşte böyle anlarda bir insanın vefalı mı yoksa nankör mü olduğunu ayırt etmek mümkün oluyor.

Bir söz vardır, “Vefalı insan, birçok zararınızı da görse, bir iyiliğinizi unutmaz. Nankör insan, bir tek zararınızı görse, bütün iyiliklerinizi unutur.”

Bu cümle, hayatın içinden süzülmüş, yaşanmışlıkla yoğrulmuş ve damıtılmış bir gerçeği dile getiriyor. İnsan karakterinin en belirgin iki ucu, vefa ve nankörlük.

Vefalı insan, minnettarlığı bir erdem olarak taşır yüreğinde. Geçmişte gördüğü bir iyiliği, bir desteği, bir omuz vermeyi asla unutmaz. Hatta o kadar içselleştirir ki, zamanla o iyilik ona bir borç gibi gelir ve bunu ödemeye çalışır. Bazen kendisi zarar görse de geçmişte yaşanan o güzel anları silip atmaz. Çünkü onun için insani değerler, çıkarların ya da küçük hesapların önünde gelir.

Vefalı insan, dostluğun kıymetini bilir; insanların hatasız olmadığını ama iyi niyetin kıymetli olduğunu fark eder. Bu nedenle, bir yanlışınızı görse bile, sizi yargılamadan önce geçmişinize, ilişkinizin bütününe bakar.

Oysa nankör insan için durum çok farklıdır. Nankörlük, belki de insan ilişkilerinin en yıkıcı zayıflığıdır. Bu tip insanlar, bir defa sizinle ilgili olumsuz bir şey yaşadıklarında, daha önce yaptığınız bütün iyilikleri, emekleri, fedakârlıkları unutuverirler. Hafızaları seçicidir; sadece işlerine geleni hatırlarlar. Oysa bir insanın değerini sadece bir anlık davranışıyla değil, zaman içinde gösterdiği tutumlarla ölçmek gerekir. Nankör biri, bir hatanızı görür görmez sizi siler, yok sayar, hatta kötülemeye başlar. Bu tavır, sadece size değil, aynı zamanda kendi insanlıklarına da zarar verir. Çünkü nankörlük, sadece bir başkasına karşı değil, insanın kendine olan saygısını da yitirmesine neden olur.

Ne yazık ki zamanla çevremizdeki insanların gerçek yüzleri ortaya çıkar. Kimileri zor zamanlarımızda sırtımızı sıvazlarken, kimileri en küçük sendelememizi fırsat bilir. Bu yüzden insan, yaşadıkça daha seçici oluyor. Herkese güvenmez, herkese içini açmaz, herkese iyilik yapmak konusunda tereddüt eder hale geliyor. Oysa bu, olması gereken bir durum değildir. Çünkü vefasızlar yüzünden vefalıları cezalandırmak, adaletsizlik olur. Elbette dikkatli olmak gerekir, iyilikten vazgeçmek, insani duyguları törpülemektir.

Bir insanın gerçek değeri, zorluk zamanlarında ortaya çıkar. Vefa gösteren dostlar, hayatın en büyük zenginliklerindendir. Bazen bir teşekkür, bazen hatırlanmak, bazen de sırf bir zamanlar iyilik gördüğü için sizin yanınızda duran bir insan, tüm hayal kırıklıklarını unutturabilir. Bu yüzden hayatın her döneminde vefayı seçmek gerekir. Nankörlük, kısa vadede birilerine kazandırıyor gibi görünse de uzun vadede güveni, itibarı ve insanlığı kaybettiriyor.

Yani insan olmak sadece nefes almakla değil, vicdanla, yaşamakla mümkündür. Ve vicdanın en güzel yansıması da vefadır. Bugün bir iyiliği hatırlayan, yarın bir dostluğu ayakta tutar. Kimseyi yaptığı iyilikle sınamamak gerekir. Çünkü gerçek vefa, beklentiyle değil, yürekle yapılandır.