Ve hüve Kürhün Leküm

Abone Ol

Yeryüzünü mamur ile görevlendirilen insanı bir tahrip makinesi haline getirendir.

Arkasından yetim, dul, gözü yaşlı ana ve babalar bırakan, hayatının geri kalanını hüzne gark olmuş bir halde geçirmeye mahkûm edilmiş bacılar bırakan bir yıkım aracıdır.

En kutsal vazifesi insanların hayatta kalması için çalışmak olan insanı bir ölüm makinesi haline getirendir.

Belki de bundan dolayı Allahu Teala Kitabında savaşın/kitalin Müslümanların hoşuna gitmediğini ifade etmiştir. Yoksa kaçınılmaz olan ölümün, arkasında cennet olan bir şekle tebdil edilmesi hangi Müslüman bireyin tercihi olmaz ki, hele o korkunç mahşer meydanının dehşetinden selametin va`d edildiği gerçeğini göz önünde bulundurursak.

Bir savaşın kazananı ya da kaybedeni pek olmaz. Ancak daha fazla zarar edeni olur.

Etrafın genç yaşta dul kalmış kadınlarla dolu olduğu, yetim kalmış çocukların çığlıklarının etrafını kuşattığı, evlatlarını kaybetmiş ana-babaların seni mahkûm eden bakışlarının baskısını sürekli üzerinde hissettiğin bir savaşta muzaffer olmuşsun ya da mağlup olmuşsun bunun fazla bir önemi olmasa gerek.

Bu içler acısı durumu göz önünde bulundurmayan tek taife var; analar Mehmetçik doğurur ama 'Apaçi' doğurmaz diyen zihniyetliler ile onların ruh ikizi olan; 'tohumuna para mı saydım' zihniyetliler. Bunlar öyle kimselerdirler ki, milletin devlete kin beslemesine vesile olur diye neredeyse işkencecilerin gözaltlarında milletin namusuna tecavüzünü bile güzel bir gelişme olarak addediyorlardı.

Ama bu kadar iç burkucu olan savaş bile kaçınılmaz son olabiliyor. Aynı coğrafyayı paylaşıp karşı kulvarda bulunan güruh yakıp yıkmaktan başka bir şey bilmiyor, söz namına sarf edeceği tek kelimesi olmamakla birlikte sarf ettiğin sözlerden de bir şey anlamıyor, senin sabır ve tahammülünü acizlik ve zillet olarak telakki ediyor ve bu onu daha da hırçınlaştırıyorsa bazen kaçınılmaz olabiliyor.

Senin sabır ve tahammülünün neticesinde bu sefer başka dul kalmış genç kadınlar etrafını dolduruyor, toprağa gömdüğün arkadaşlarının yetimlerinin buğulu gözleri yüreğine saplanan oklara dönüşüyorsa, ana-babaları oğluma sadık kalmadın dercesine sana bakışlar fırlatıyorsa bazen işte böyle, o iç burkan savaş kaçınılmaz tek seçenek olabiliyor. Allah herkesi özellikle de Müslümanları böyle bir seçenekle karşı karşıya kalmaktan muhafaza etsin.

Böyle bir seçenekle karşı karşıya kalmamak için herkesin elinden geleni yapması gerekiyor. Bir şeyler yapması gerekenlerin başında da savaşta hiç dahli olmadığı halde faturasının en fazla kesildiği, ana-babalar, eşler ve çocuklar geliyor. Eğer söz konusu güruhun akıllıca düşünüp ona göre hareket etmesi umuluyorsa boşuna zaman kaybetmekten başka bir netice doğurmaz. Bölgede yerleşik olan Devlet desen, hiç dolaylamaya gerek yok, böyle bir çatışma için yüz kep kaldırır.

Öyle ise bunu durdurmaya tek gücü yeten az önce sözünü ettiğimiz savaşın faturasının en fazla kendilerine kesildiği kesimlerdir, halktır. Unutmayalım ki Yunanistan`da yüzyıllar boyu süren savaşları kadınlar durdurabilmişlerdir, hem de sivil gücün en zayıf sayıldığı bir dönemde.