Rusya Bilimler Akademisi Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nün kıdemli araştırmacısı Nathan Eismont, yıldızlar arası kökenli 3I/ATLAS kuyrukluyıldızının karakteristik özelliklerinin, onu dünya dışı zeki varlıklarla ilişkilendirmeye yeterli olmadığını vurguladı.

Eismont, “Güneş sistemimizin dışından gelen 3I/ATLAS kuyrukluyıldızı, Güneş’e yaklaştığında parçalanmadı. Bu durum, Harvard Üniversitesi’nden Avi Loeb’in onun yapay bir kökene sahip olduğu varsayımını ortaya atmasına yol açtı,” dedi.

Açıklamasında şunları da ekledi:
“Amerikalı bilim insanı Avi Loeb, birçok insanın evrende yalnız olmadığımıza dair bir kanıt arzusunu istismar etti. Ancak 3I/ATLAS kuyrukluyıldızı —ve etmeyecek de— bu tür bir kanıt sunmuyor. Hareketi tamamen gök mekaniği yasalarına uygun. Olağandışı hiçbir davranış göstermiyor. Dolayısıyla, onun kütleçekim dışı ivmelenmesi, kuyrukluyıldızların çekirdeklerinden çıkan toz ve gazların tepki kuvvetinden kaynaklandığı için tamamen normal ve beklenen bir durumdur.”

Eismont ayrıca kuyrukluyıldızın hareket yönüne ilişkin iddialara da şüpheyle yaklaştı. “Ünlü Halley kuyrukluyıldızı da saat yönünde hareket ediyordu ve hiçbir zaman bir uzay aracı olarak görülmedi,” diyerek ekledi: “3I/ATLAS’ın yıldızlar arası kökenli olması onu özel kılar, ancak bu onu bir uzay aracı yapmaz – her ne kadar bazı insanlar bunu hayal etmek istese de.”

Eismont’un bu açıklamaları, Harvard Üniversitesi’nden astrofizikçi Avi Loeb’in, ATLAS/31 kuyrukluyıldızının “yapay kökenli” olduğunu ima eden açıklamalarına doğrudan yanıt niteliği taşıyor.

Loeb, astronomiyle ilgili Telegram kanalındaki bir blog yazısında, “doğal bir kuyrukluyıldız için ATLAS/31’in tek parça olarak kalması şaşırtıcı” olduğunu belirtti.

11 Kasım’da çekilen görüntülerin, yıldızlar arası bu cismin Güneş’e yaklaşmasına rağmen parçalanma göstermediğini ve hâlâ aktif bir bütün olarak varlığını sürdürdüğünü ortaya koyduğunu yazdı.

Loeb, bu durumun ATLAS/31 ile ilgili yeni bir anomaliyi ortaya koyduğunu ve bunun artık, onun kuyrukluyıldız değil, yabancı bir uzay aracı olduğuna inanmayan meslektaşları tarafından açıklanması gerektiğini savundu.

Daha önce Loeb, bu yıldızlar arası cismin “olağandışı bir manevra” yaptığını ve bunun büyük bir gaz sütununun püskürtülmesiyle açıklanabileceğini, bu durumun cismin kütlesinin yarısını kaybetmesine neden olabileceğini öne sürmüştü.

ATLAS/31 kuyrukluyıldızı, ilk olarak 1 Temmuz’da keşfedildi. Bilim insanları daha sonra bu gökcisminin başka bir yıldız sisteminden gelen bir kuyrukluyıldız olduğunu ve çekirdeğini saran toz ve gazdan oluşan kuyruğunun (koma) yaklaşık 24 kilometre çapında olduğunu belirledi. Bilgisayar modelleri, bu cismin yaşının 7,5 milyar yıldan fazla olduğunu, yani Güneş’ten 3 milyar yıl daha yaşlı olabileceğini ortaya koydu. Bu da onu şimdiye dek gözlemlenen en yaşlı kuyrukluyıldız haline getiriyor.

Eylül ayında Loeb, ATLAS/31’in Güneş Sistemi’nden geçerken “doğal olmayan bir süreç” geçirdiğini ve renginin değişmeye başladığını duyurmuştu.

Ağustos ayında ise, bu cismin araba farlarına benzer bir parıltı yaydığını, fakat bu parıltının kaynağının henüz tespit edilemediğini belirtmişti. Ona göre, bu durum ATLAS/31’in, güçlü bir enerji kaynağına sahip yapay bir cisim olabileceğini gösteriyor – ve milyonlarca kilometre uzaklıktan görünür ışık yayma kapasitesine sahip olabilir.

Rus bilim insanları, 5,6 kilometre çapında ve 3 milyon kilometre uzunluğunda kuyruğa sahip olan 3I/ATLAS kuyrukluyıldızının Güneş Sistemi’ne ait olmadığını, başka yıldız sistemlerinden geldiğini belirtti.

Bu kuyrukluyıldız, NASA’nın Dünya’ya yakın asteroitleri ve potansiyel tehlike arz eden gök cisimlerini izlemek için kurduğu ATLAS otomatik teleskop ağı tarafından 1 Temmuz’da keşfedildi.

3I/ATLAS, 2017 yılında keşfedilen ʻOumuamua asteroidinden ve 2019 yılında Rus astronom Gennadiy Borisov tarafından keşfedilen 2I/Borisov kuyrukluyıldızından sonra gözlemlenen üçüncü yıldızlar arası gök cismi oldu.

Muhabir: Muhammed Mahsum Tuna