Üstünlerin hukuku

Abone Ol
Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı.

Hemen ardından da Ergenekon yargıçlarına yönelik açıklamaları ve Silivri cezaevi için 'Toplama kampı' sözü gerekçe gösterilerek 'Adil yargılamayı etkilemek ve yargıya hakaret' suçlamasıyla Kemal Kılıçdaroğlu hakkında fezleke düzenlendi.

Tabii siyaset ve basında kıyamet koptu!

Kılıçdaroğlu, meclis grubunda işi tam bir lise müsameresine çevirerek şov yaptı.

CHPli vekiller ve seçmenler 'Biz de fezleke isteriz' diye nümayişe varan eylemlere imza attılar. Kimi televizyon yorumcuları Avrupa demokrasisinin muhalefete 'ağır eleştiri' hakkını bile verdiğini iddia ettiler.

Fezleke meclise gelecek mi, görüşülecek mi, dokunulmazlık kalkacak mı, belli değil.

Ama işte kıyamet koparılıyor.

Sebebi mi?

Sebebini size söyleyeyim: Türkiye`de bazıları işin ucu kendilerine dokunmayıncaya kadar hiçbir hukuksuzluğa ses çıkarmazlar.

Birçok kişiye haksız yere uygulanan hukuki işlem, prosedüre uyularak kendilerine uygulandığında çıngar çıkarıyorlar.

Onlar 'eşit' olmayı kabul edemiyorlar. Hem de sadece kendileri için değil, bir 'sınıf' için bunu kabul edemiyorlar.

Mesela İlker Başbuğ olayı.

Demokratik standartlara göre bir oyu olan sade bir vatandaştır Başbuğ; ama…

İşin 'ama'sı var değil mi?

Neymiş efendim, Başbuğ Genelkurmay başkanlığı yaptığı için Yüce Divanda yargılanmalı imiş. Yani sade vatandaşı yargılayan mahkeme emekli de olsa eski görevinden dolayı onu yargılayamazmış.

Yanlış anlamayın bu Başbuğ`a has bir talep değil.

Devletin önemli görevlerinde bulunan kişiler için farklı bir hukuk söz konusudur.

'Hukukun üstünlüğü' ilkesi iddiası 'bazıları' dışarıda tutularak uygulanmaktadır.

Okuyanlar bilir 'Hayvan çiftliği' isimli kitapta bu durumu anlatan güzel bir ifade vardı. 'Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşit'

O 'bazıları' için 'üstünlerin hukuku' devreye girmektedir.

Aslında 'üstünler' devreye girdiğinde geriye hukuk mukuk kalmamaktadır.

Bakın önümüzde yeni bir olay daha vardır.

Yine bir mahkeme kararı…

Ama biz karara geçmeden önce olayın kısa bir özetini yapalım.

9 Kasım 2005`te Şemdinli`de Seferi Yılmaz`a ait kitapçı dükkanı bombalanmış, bir kişi ölmüş, bombayı attığı öne sürülen bir kişinin sığındığı otomobil halk tarafından durdurulmuş ve içindeki üç kişi tartaklanmış ardından polis tarafından teslim alınmışlardı.

Üç kişiden biri itirafçı, diğer iki kişi ise astsubaydı. Olayın duyulmasının ardından dönemin Kara Kuvvetleri komutanı Yaşar Büyükanıt, astsubaylardan biri için 'Tanırım iyi çocuktur' ifadesini kullandı.

Dönemin Van savcısı Ferhat Sarıkaya, hazırladığı iddianameye 'Adil yargılamayı etkilemekten' dolayı Yaşar Büyükanıt`ı da dahil etti.

Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, Van Savcılığı`nın Şemdinli olaylarıyla ilgili hazırladığı iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt`ın suçlanmasını Türk Silahlı Kuvvetleri`ne karşı 'darbe girişimi' ve yargının bu girişime 'alet edilmesi' olarak nitelendirdi.

İddianameyi hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, dönemin HSYK`sı kararıyla, 'mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü' gerekçesiyle ihraç edildi.

Sarıkaya, hukukun 'kırmızı kitabından' ya da daha doğrusu 'üstünlerin hukukundan' habersizce iş yapmıştı ve o yüzden en ağır şekilde cezalandırıldı. Yargılama devam etti ve sanıklar ağır cezalar aldılar.

Yargıtaya giden dosya bozuldu.

Yargıtay dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Üç kişi askeri mahkemece salıverildi.

HSYK`nın yapısı değişince Ferhat Sarıkaya mesleğe geri döndü. Şemdinli dosyası yeniden görüldü, karar 2012 yılında çıktı ve 'iyi çocuklar' ağır cezalar aldılar.

Hukukun üstünlüğünün bu kararla tescil edildiğine mi inanıyorsunuz?

Yani iki astsubay kendi başlarına mı karar verdiler ilçe merkezinde kitapçı dükkanını bombalamaya? Onları salıveren askeri mahkeme neden onların eylemlerini 'terörle mücadele' kapsamında değerlendirmişti?

Terörle mücadele emri nereden geliyordu?

Yani işin ucu Yaşar Büyükanıt`a kadar gidiyor.

Peki, hukuk oraya kadar gidebiliyor mu?

Bekleyip göreceğiz.

İlker Başbuğ`a kadar gitti.