Ümmet’in Baş Belası Başsızlıktır!

Abone Ol

Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devleti’nin Devlet Başkanı Papa’nın ölümü ve sonrasında yaşananlar gösterdi ki; başsızlık Ümmet-i Muhammed’in başının belasıdır.

Papa’nın ölümünün ardından düzenlenen törenler ve kimi ritüeller çok itici hatta yerine göre korkutucu olsa da olayın siyasi boyutu her şeyin önüne geçiyor.

Cenaze törenine gösterilen yüksek profilli katılımın verdiği mesajlar elbette vardır. En laik temelli ülkelerin bile törene devlet başkanı, cumhurbaşkanı düzeyinde katılımlarının verdiği mesajlar doğru okunmalıdır.

Papalığın sadece dini bir otorite olarak değil de aynı zamanda bir devlet başkanlığı olarak da tesis edilmiş olması siyasi anlamda güçlendirildiğinin de işareti.

Aslında bu nokta olayın nirengi noktası. Dini bir otoriteyi siyasi bir güç ile desteklemek hem o otoriteye hem de o inanca bir güç katarak onu söz sahibi kılmaktadır.

Devlet küçük ya da sembolik olabilir. Ama etkinliği ve kapsamı açısından bakılınca çok büyük ve sürükleyici bir yapıdan bahsedebiliriz.

Gelelim İslam Alemi’ne… Sembolik de olsa itaat edilecek bir makamın olmaması Ümmet’in en aktüel sorunudur.

Başsızlık baş verme, başıboş olma sorununu ortaya çıkarıyor. Şu an Ümmet içerisinde bir Vahdet’in olmaması Ümmeti çok açık bir şekilde saldırılar karşısında savunmasız bırakıyor.

Düşünün bir kere, eğer Gazze’de katliama uğrayan mazlumlar Hristiyan olsaydı, Papalık onları kurtarmak için harekete geçer miydi geçmez miydi?

Evet, Papalık elbette ki eski gücünden ve etkisinden çok uzak ama sembolik de olsa bir birlik ve hem dini hem de siyasi anlamda bir otorite olarak varlığını sürdürüyor.

Oysa bizde buna dair ne siyasi ne de dini bir otorite bulunmuyor. Ümmeti harekete geçirecek, Ümmet adına söz söyleyip çağrılar yapacak bir mevkinin olmayışı karşıdakilerin sınırsızca saldırıları için zemin hazırlıyor.

Gelinen bu aşamada Kemalistlerin ilk fırsatta hilafeti ortadan kaldırmalarının sebebi şimdi kendini daha da net gösteriyor.

Evet, o dönemde çok tartışılan bir hilafet yapılanması vardı. Ama tüm zayıflığına rağmen çağrı yapması durumunda karşılık bulabiliyordu.

Bugün Ümmetin başında ümmeti harekete geçirecek bir halife olsaydı eğer, Cihat çağrısı yapacak bir otorite olsaydı eğer emin olun İslam Dünyası bugünkü perişanlığında olmazdı.

Ben Ümmet’in başına illaki bir alim gelsin de halife olsun gibi bir iddiada değilim. Zaten arkasında Papalıkta olduğu gibi siyasi bir güç olmazsa onun da yapacağı şeyler sınırlı olacaktır.

Güçlü bir hilafet makamına ihtiyaç var. Devleti olan, ordusu olan, gittiği her yerde Ümmeti temsil eden bir makama ihtiyacımız var. Çağrı yaptığında Ümmet’in icabet edeceği, uyardığında İslam düşmanlarının korkacağı bir güç, bir otorite lazım başımıza.

Bilmem kaç İslam Devleti varmış da mış! Hani neredeler. Hepsi de başı kesilmiş tavuk misali ya çırpınıp duruyor ya da teslim olmuş şekilde zillete bürünmüş durumda.

Gövdemiz başsız. Başsızlık ise başımızın belası…