ÜMMET

Abone Ol

Türkiye’nin önemli sorunlarından biri muhalefet sorunudur.

Ekonominin çok da iyi gitmediği, hükümetin halkı alandaki enflasyonist baskılar karşısında korumak yerine rakamlarla kendi politikasını haklı çıkarmaya çalıştığı, adalete güvenin yerlerde süründüğü bir ortamda muhalefet bunlarla hükümeti sarsacağına halkın inanç değerlerine saldıran mihraklara destek çıkıyor. Hatta çoğu zaman doğrudan kendisi saldırıyor.

Rezil karikatürlerle ilgili tartışmalar yaşanırken muhalefetin başındaki şahıs yapılan alçaklığı tevil etmeye kalkıştı ve klasik CHP siyasetinin devam edeceğini ilan etti.

Darbe iması yaptı, halkın bir kısmını sokağa çıkarma tehdidinde bulundu.

Bu konularda zaten oldukça kirli bir sicilleri var.

Türkiye’nin kurucu partisi olmakla övünen CHP, şimdiye kadar gerçekleştirilen ya da teşebbüs ile sınırlı kalan darbeler konusunda genellikle ya darbecilerin yanında durdu ya da sessiz kalarak darbeleri onayladığını gösterdi.

Başbakan ve bakanların asıldığı 27 Mayıs darbesine açıkça destek verdiler ve darbe anayasası için “en demokratik anayasa” dediler, diyebildiler.

12 Mart darbesinde önce darbecilere taraf gibi durdular; ama kısa sürede darbeyi yapanların “kendilerine yakın” kişiler olmadığını fark ettiklerinde karşı çıktılar.

28 Şubat sürecine, 27 Nisan e-muhtırasına açıkça destek verdiler.

15 Temmuz girişimi için uzun süre “tiyatro” dediler; ama hiçbir zaman genel başkanlarının tankların arasından geçerek belediye başkanının evine gitmesini ve orada kahve içerek darbe sürecini televizyonda izlemesini izah edemediler.

İçine düştükleri yolsuzluk bataklığından ve şaibeli kurultaylarla delege satın alınması iddialarından dolayı halkın arasına çıkmaya yüzleri olmaması gerekirken genel başkanları yine çıktı ve Cumhurbaşkanına muhalefet edeceğim diye inanç değerlerine olan düşmanlığını açığa çıkardı.

PKK’nın silah bırakması üzerinden bölgedeki durumu değerlendiren, Türkler, Kürtler ve Arapların birlikte hareket etmesinin öneminden söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, arada “Ümmet” kelimesini de kullandı ya bu kelime CHP liderinin öfkelenmesine neden oldu. Erdoğan’ın “Vatandaşlık bilinci yerine ümmet bilinci kurarak yeni bir çatı inşa edeceklerini" öne süren Özel, “Ümmet siyasetine izin vermeyeceklerini” söyledi.

Kırk yıllık Kemalist eğitimle oluşan ezberin adamı getirdiği yer burası!

Daha önce de şöyle demişti Özel: "Cumhuriyet demek ümmet yerine milleti esas almaktır.

Kim söylemiş bilmiyorum; ama Kemalistler her seferinde şu sözü bir kez daha haklı çıkarıyor: “Türkiye’de laiklik din karşıtlığı değil İslam düşmanlığıdır.”

Doğrudan İslam’ı hedef aldıklarında siyasi olarak oy kaybetme ihtimali olduğundan dolayı “şeriat” düşmanlığı yaparlar; ama aslında çoğunun şeriatın “hukuk” olduğundan haberi yoktur.

Ümmet kelimesi de genel olarak ‘bir peygamberin tebliğ ettiği dine inanan veya o dine muhatap olanların meydana getirdiği topluluk’ anlamında kullanılsa da Kur’an-ı Kerim’de insanların dışındaki topluluklar için de kullanılmıştır.

“Ümmet-i Muhammed” kelimesi ise dünyanın her yerindeki Müslümanları kapsayan bir terkiptir.

Ümmet yerine “Millet” kelimesini esas alınca laikliğini, cumhuriyetçiliğini sağlamlaştırdığını düşünüyor; ama aslında cehaletin zirvelerinde dolaşıyor.

Millet kelimesinin ümmet kelimesinden pek bir farkı yoktur ve “Din, mezhep, şeriat” anlamlarına gelir. “Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler ne de Hristiyanlar senden asla razı olmayacaklar.” (Bakara/120)

Avrupa Birliği, bir “Hıristiyan ümmeti” topluluğudur ve din ile pek bir bağları kalmayanlar bile kültürel olarak kendilerini Hıristiyan olarak gördükleri için böyle bir tanımlamadan rahatsız olmazlar.

İlginç olan şeylerden biri de şu ki, Özgür Özel’in bizatihi ev sahipliği yaptığı son “Sosyalist Enternasyonal” farklı uluslara mensup solcuları yan yana getiren bir “sosyalist ümmet” grubudur. Yani kendisi aslında bir “ümmete” mensuptur; ama “Ümmet-i Muhammed”e yakın durmak istememektedir.