Türkiye’de son yıllarda hızla tırmanan başıboş köpek saldırıları, artık münferit olay olmaktan çıkıp ulusal güvenlik ve kamu sağlığı meselesine dönüşmüş durumda. Çocukların hedef alındığı vakalar artarken, kamuoyunda “neden önlem alınmıyor?” sorusu giderek daha yüksek sesle soruluyor. Ancak tartışma yalnızca sokak güvenliğiyle sınırlı değil. İthalat rakamlarından STK faaliyetlerine, dev evcil hayvan pazarının ekonomik gücünden belediyelerin uygulamalarına kadar genişleyen karmaşık bir tablo, sorunun arka planında çok daha büyük bir yapının bulunduğunu gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde Ankara Etimesgut'ta yaşanan pitbull saldırısı köpek sorununun son örneği oldu. Pitbull cinsi köpek, 1,5 yaşındaki Efe Öztürk ile 5 yaşındaki ablası Doğa Öztürk'e saldırdı. Yüz ve göğüs bölgesinden yaralanan çocuklar hastaneye kaldırıldı. Köpeğin sahibi hakkında daha önce 12 ayrı şikâyet bulunulduğu ortaya çıktı. Olay, yıllardır çözülmeyen yapısal sorunun artık en savunmasızları hedef aldığını bir kez daha gösteriyor.
Etimesgut’taki saldırı, kamuoyunda “neden müdahale edilmiyor?” sorularını yeniden gündeme taşırken, başıboş köpek sorununun arka planındaki ekonomik ve örgütsel ağlara dair tartışmaları da alevlendirdi.
Bebek Değil Kedi Köpek Besliyoruz
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden yaptığı ithalat verileri, evcil hayvanlara yönelik tüketimin ulaştığı boyutu net biçimde gözler önüne seriyor. Son yıllarda dikkat çeken verilere göre, 2021 yılından itibaren kedi-köpek maması ithalatı, bebek maması ithalatını geride bırakmış durumda. Grafikler, bu eğilimin sadece bir anlık dalgalanma olmadığını, kalıcı ve hızla artan bir tüketim alışkanlığına dönüştüğünü gösteriyor. Aynı şekilde, evcil hayvanlar için yapılan toplam ithalat da bebek ihtiyaçlarına yönelik ithalatla başa baş seviyeye ulaşmış durumda.
Ekonomistler, bu tabloyu “mama lobisinin etkili stratejilerinin bir sonucu” olarak değerlendirirken, sosyal medya kullanıcıları ise hayvanlara gösterilen hassasiyetin çocuk bakımına gösterilenden fazla olmasını eleştiri konusu yapıyor.
Verilere göre özellikle 2022 sonrası dönemde evcil hayvan ürünleri ithalatında ciddi bir ivme gözlemleniyor. 2021 yılı itibarıyla kedi-köpek maması ithalatı, bebek maması ithalatını aştı.
MASAK Lobinin Türkiye Ayağını Ortaya Çıkardı
Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı başıboş sokak köpeği sorununu büyüten mama lobisini deşifre etti. Sokak hayvanlarına yönelik sivil toplum faaliyetleri ve bunlarla ilişkili ticari yapılar hakkında araştırma raporu yayımladı.
Rapor kapsamında finansal hacmin 460 milyar lirayı bulduğu sektör masaya yatırıldı. 7 binden fazla kişi ve bin 500’den fazla firmanın para trafiği incelendi. Rapora göre lobinin 4 ayağı bulunuyor.
Bunlar, "hayvanseverlik’ adı altında kurulan bazı STK’lar, mama üreten bazı firmalar, mama ve hayvan satan petshoplar ve veterinerlik şirketleri.
MASAK raporunda bazı hayvan maması üretimi ve ticareti yapan işletmelerin birçoğunun hayvan sever dernek statüsünde bulunan STK'larla üyelik/yöneticilik ilişkisi içerisinde olduğu tespitine de yer verildi.
Veterinerlik şirketlerinin çalışanları üzerinden kurulan “hayvansever dernek” ve “mama kumbaraları”na gelen bağışlar sokak hayvanlarına değil yine bu şirketlere akıyor. Rapora göre 2022-2023 yıllarında kurulan tek ortaklı petshopların bir kısmı doğrudan sözde hayvan sever STK’ların güdümünde faaliyet gösteriyor. En çok bağış toplayan 21 derneğin kasalarına 2021-2024 yıllarında giren para miktarı tam 205 milyon lira.
MASAK, toplanan paraların büyük bölümünün ‘mama’ yerine şahsi hesaplara gittiğini belirledi. 11 dernek nezdinde yürütülen soruşturmada 67 milyon liradan fazla suç geliri tespit edildi.
Evcil Hayvan Endüstrisinin Küresel Lobisi
Dünyada "mama lobisi" olarak bilinen yapının yıllık cirosu 140 milyar doların üzerinde. Sadece 5 dev şirket, global evcil hayvan maması pazarının %70'ini kontrol ediyor:
Mars Petcare (Pedigree, Royal Canin, Whiskas, Cesar)
Nestlé Purina (Pro Plan, Purina One)
Hill’s Pet Nutrition
Blue Buffalo
Spectrum Brands
Bu şirketler fiyatları belirliyor, hammadde pazarını yönlendiriyor, kamu politikalarına etki ediyor. Son 10 yılda mama fiyatları ABD'de %90, Avrupa'da %60, Türkiye'de ise 5 kat arttı.
Ancak bu artış, üretim maliyetlerine yansımadı. Fiyat şişirmesi, özellikle "Premium, Grain-Free, Natural" gibi pazarlama stratejileriyle sağlandı.
Bazı Belediyeler de Bu Sektöre Hizmet Ediyor
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin Karesi ilçesine bağlı Yeniköy’de 75.000 m²’lik alana kurduğu “ultra lüks köpek çiftliği”, yerel kaynak kullanımı, afet riski ve tarımsal verimlilik açısından tartışma konusu oldu. 8.000 m²’lik kısmı sadece “engelli köpek sosyalleşme ve oyun alanı, emzirme odası” gibi alanlara ayrılan bu çiftlik için ayrılan dev alan, alternatif kullanımları açısından kamuoyunda eleştiriliyor.
75.000 m² gibi geniş bir alanın köpeklere hizmet edecek şekilde yapılandırılması, acil toplumsal ihtiyaçlar ve bölgesel riskler göz önüne alındığında ciddi bir planlama hatası ve kaynak israfı olarak değerlendiriliyor.
Sektörün ‘Magazin’ Ayağı da Var
Türkiye'de "mama lobisi" tartışması sadece ithalat rakamları ve sivil toplum yapılarıyla sınırlı kalmıyor. Son dönemde bazı ‘ünlü’ isimlerin çıkışları, bu yapının kamuoyundaki algı yönetiminde aktif bir rol oynadığına işaret ediyor.
Valiliklerin sokak hayvanlarını besleme yasağı kararlarına karşı çıkan şarkıcı Seren Serengil, "Bu kararların altında gerici zihniyetin köpeğe haram demesi var. Sabrımızı korumaya çalışıyoruz, burası İran değil" açıklaması yaptı. Daha önce ise, başıboş köpeklerden korkan insanlar için "tedavi edilmeli" ifadelerini kullanan Serengil, ardından “çocuklarınız gebersin" paylaşımıyla büyük tepki toplamıştı.
Gazze’de insan kıyımının yaşandığı Eylül 2024 yılında Yenikapı'da bu figürler öncülüğünde başıboş hayvanlar için miting bile yapıldı. Mitinge Ajda Pekkan, Sertab Erener, Şebnem Çapa, Hande Yener, Başak Dizer, Mustafa Ceceli, Sedef Avcı gibi isimler katıldı.
Özellikle sosyal medya ve televizyon aracılığıyla görünürlüğü yüksek olan isimlerin hayvanseverlik adı altında söylem üretmesi, mama lobisinin kamusal algıyı yönlendirmek için magazin dünyasını stratejik bir araç olarak kullandığı yorumlarına neden oluyor.
Toplumsal korkuları ve meşru eleştirileri hedef gösteren figürler bu eleştirilerin medya aracılığıyla aşılması, kamuoyunun sağlıklı tartışma zemininden uzaklaşmasına neden oluyor.
Mama lobisinin sadece ithalat, STK ve belediyeler üzerinden değil; magazin figürleri aracılığıyla da toplumsal algıyı yönlendirdiği görülüyor. Bu yapının etkileri, ekonomi kadar sosyal dokuyu da etkileyecek boyutlara ulaşmış durumda.
Başıboş köpek yasası: AYM İptal İstemini Reddetti
Artan saldırılar, büyüyen ekonomik pazar ve STK–ticari yapı ilişkileri, konunun artık kaçınılmaz biçimde devletin en üst kurumlarının gündemine taşınmasına neden oldu.
Bu tartışmaların tam ortasında, sorunun hukuki çerçevesini doğrudan etkileyen kritik bir gelişme de yaşandı
Anayasa Mahkemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi 126 milletvekili tarafından açılan ve 7527 sayılı Kanun ile 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda yapılan çeşitli değişikliklerin iptali talebini içeren davayı sonuçlandırdı.
CHP milletvekillerinin yaptığı başvuruda; sokak hayvanlarının bakım, rehabilitasyon ve sahiplenme süreçlerine ilişkin hükümler, belediyelere verilen görevler, "sahiplenilinceye kadar" ibareleri, ötanazi ve öldürme işlemlerine dair belirlemeler, evcil/sahipsiz hayvan tanımlarında yapılan değişiklikler gibi birçok düzenlemenin Anayasa'nın 2, 5, 17, 56 ve 90. maddelerine aykırı olduğu iddia ediliyordu.
Mahkeme, yapılan inceleme sonucunda başvuruda ileri sürülen hiçbir iddianın Anayasa'ya aykırılık oluşturmadığını belirledi.
Kararın hüküm kısmında, iptal talep edilen tüm maddeler için "Red" ifadesi yer aldı. Böylece kanunda yapılan değişikliklerin tamamı yürürlükte kalmış oldu.
Mahkeme, düzenlemelerin amacının insan sağlığı, çevre güvenliği ve toplumsal düzenin korunması kapsamında idari otoritelere makul yetkiler tanımak olduğunu belirtti.
Sahipsiz hayvanların toplanması, bakım altına alınması ve rehabilitasyonu gibi görevlerin belediyelerin kapasitesi ve kamu düzeniyle uyumlu olduğu ifade edildi.
Belirli şartlarla sınırlanmış öldürme/ötanazi düzenlemelerinin insan sağlığı ve kamu güvenliği istisnaları ile uyumlu olduğu değerlendirilerek Anayasa'ya uygun bulundu.





