Türkiye medyası ile Batı medyasının Gazze politikalarını birbiriyle karşılaştırdığımızda çok büyük bir fark görüyoruz. Türkiye medyası, gerçekleri toplumdan gizlemek adına planın içeriğini tartışmaktan uzak tutup, onca hayati kararları Trump’ın Başkan Erdoğan’a yaptığı övgülere boğdururken, Batı medyası, planın içeriğini ve hayata geçirilmesi halinde meydana gelecek değişimi tartışıyor.
Şimdi hem iktidar ve hem de muhalefet medyalarının ısrarla dikkatlerden uzak tuttukları bu planın belli başlı maddelerine bakalım…
-İslam Ülkelerinden oluşan bir Barış Gücü Gazze’nin güvenliğini sağlayacak ve Direnişin silahlarını toplayacak.
-Gazze, İslam ülkelerinin imkânlarıyla yeniden inşa edilecek.
-Gazze, HAMAS’ın olmadığı ve başında Tony Blair’in olduğu bir hükümet tarafından yönetilecek.
-israil, Gazze’yi işgal veya ilhak etmeyecek, ama terör tehdidine karşı kuşatmayı sürdürecek ve bütün giriş çıkışları kontrol edecek.
-Halkı radikal düşüncelerden arındırmak için dinler arası bir diyaloğu da içeren bir süreç oluşturulacak.
-ABD, israil ile Filistinliler arasında barış içinde bir arada yaşama konusunda siyasi bir gelecek belirlemek amacıyla bir diyalog başlatacak.
-Pakistan da önemli bir rol oynayacak.
Görüldüğü gibi Filistinlilerin güvenliğine ve geleceğine dair hiçbir cümle yoktur. Aksine nihai hedef, Filistinlilerin olmadığı bir Gazze’dir. Bunu da evvela silahsızlandırmak, sonrasında da öldürmek ve tehcir etmek gibi birkaç aşamada hesaplıyorlar.
Şimdi gelelim Batı medyası ve Türkiye medya organlarının bu planı kendi halklarına nasıl aktardıklarına ve dürüst olup olmadıklarına…
Batı medyası, istisnalarını tenzih ederek söyleyelim, gazete ve dergilerinden televizyon kanallarına kadar sanırsınız ki, soykırımcı israilin birer yayın organıdırlar. Hatta böyle bir kıyas yapmak işgalcinin medyasına haksızlık olur. Çünkü israildeki medyanın kendi hükümetlerine yaptıkları eleştiriler Batı medyasının eleştirilerinden daha serttir. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi, kendileri de işgalcinin gayrimeşru eylemlerini tasvip ettikleri içindir. İkincisi de tasvip etmeyenler de “Antisemit” damgası yemekten korktukları içindir. Fakat takdir edilecek yönleri, tasvip etsinler veya etmesinler, en azından gerçekleri kendi kamuoylarından gizlemek gibi bir ahlaksızlığı yapmıyorlar. Trump Planını bütün yönleriyle değerlendirip kamuoylarına sundukları gibi, ABD ve israilin İslam Ülkelerine biçtikleri rolü ve dolayısıyla İslam Ülkelerinin kendilerine yapılan şantajlara ve tehditlere karşı ne kadar teslimiyetçi ve ezik olduklarını da yazıyorlar.
Buna karşılık Türkiye medyası, yine az sayıdaki istisnalarını tenzih ederek söyleyelim, ne bu planla özelde Gazzelilerin ve genelde de Filistinlilerin başına getirilmek istenen felaketleri yazan ve- veya konuşan medya organları vardır ve ne de İslam Ülkelerinin teslimiyetlerini ve ezikliklerini sorgulayanlar…
Aynı teslimiyeti ve ezikliği bu ülkelerin medyasında da görmekteyiz. Öyle ki, iktidar medyası ile muhalefet medyası arasında hiçbir ciddi fark bulunmuyor. Diğer İslam ülkelerinde muhalif bir medyadan söz edilemeyeceği için, Türkiye örneğinden gidelim. HAMAS’ı terör örgütü olarak tanımlayan muhalefetin medyası da Siyonist bir dil kullanmaktadır, HAMAS’ı meşru bir direniş hareketi olarak tanımlayıp sahiplenme cesareti gösteren hükümetin medyası da muhalefetinki kadar olmasa bile siyonistlerin işine gelecek bir dil kullanmaktadır.
Hâlbuki iktidar medyasının, HAMAS’ı Trump Planını şartlı da olsa kabule ikna eden hükümetin elini güçlü tutmak adına da olsa hem Trump Planını ve hem de Gazzelilerin - Filistinlilerin maruz bırakılacakları zorlukları her yönüyle sorgulaması gerekmez miydi?
Sonuç olarak, bilmemiz ve görmemiz gereken gerçek, Türkiye’deki medyanın da Siyonist vesayetin altında olduğudur. Trump Planını tartış(a)mamasının nedeni de budur.