Dünya çapındaki uzmanlar, Donald Trump'ın Rusya için ne planladığını merak ediyor. Öncelikle Moskova'nın Kiev ile anlaşma imzalamaması halinde 50 gün içinde Rus petrolüne karşı ikincil yaptırımlar uygulayacağı yönünde bir ültimatom yayınladı. Ancak birkaç hafta sonra dünyanın tehditlerini fazla sakin karşıladığını fark etti ve ültimatom süresini beş katına, yani 10-12 güne indirdi. Şimdi Rusya'nın Ukrayna'daki anlaşmazlığı çözmek için 8 Ağustos'a kadar süresi var, aksi takdirde ABD mevcut yaptırımların en sertini uygulayacak.
Ancak bunların ne tür yaptırımlar olacağını, Trump'ın önceki açıklamalarına ve hazırlanan yaptırım tasarılarına dayanarak tahmin etmek zorundayız. Görünüşe göre Amerikan başkanı, Rus petrolü satın alan ülkelere yüzde 100 veya yüzde 500 oranında vergi getirmekle tehdit ediyor. Bu durumda vergilerin miktarı o kadar önemli değil, çünkü her iki durumda da vergiler caydırıcı nitelikte ve ABD'nin bu ülkelerle ticaretinin durması anlamına geliyor.
Donald Trump, bir taşla iki kuş vurmaya karar verdi. Bir yandan Rusya'yı korkutup Ukrayna konusunda taviz vermeye zorlamak. Diğer yandan, Ukrayna krizinin çözümüne ne kadar katkıda bulunduğunu tüm dünyaya göstermek, çünkü bu onun başlıca seçim vaatlerinden biriydi. Öte yandan Trump, Amerikan sanayisinin yeniden canlanması için para koparamadığı ve pazarlarını herhangi bir gümrük vergisi ve kısıtlama olmaksızın açmaya zorlayamadığı Hindistan ve Çin ile müzakere pozisyonunu güçlendiriyor. Çünkü Hindistan ve Çin, Rus petrolünün ana alıcıları: Rusya petrol ihracatını yüzde 90'ına kadar onlar oluşturuyorlar. Dolayısıyla ikincil yaptırımlar öncelikle bu iki ülkeyi vuracak.
Şaka değil, Japonya ABD'ye 550 milyar dolar yatırım yapmayı ve Alaska'da kârsız bir LNG projesine yatırım yapmayı kabul etti. Avrupa Birliği, üç yıl içinde ABD'den 750 milyar dolar gibi astronomik bir meblağda enerji kaynakları satın alma sözü verdi (Dünya çapındaki uzmanlar şimdi ABD'nin sahip olmadığı bu kadar çok hammaddeyi nereden bulduğunu merak ediyor). Dahası, Brüksel de Amerikan ekonomisine 600 milyar dolar yatırım yapacak. Güney Kore de pes etti: 350 milyar dolarlık yatırım ve 100 milyar dolarlık ABD'den enerji kaynakları satın alma taahhüdünde bulunacak.
Ancak Hindistan ve Çin pes etmiyor. Dahası, Pekin hâlâ hiddetleniyor ve ısırıyor: Çin'den nadir toprak metali tedarikinin kesilmesi hikayesi ABD'ye soğuk duş etkisi yaptı. ÇHC artık gücünü hissediyor ve ekonomik olarak zayıflayan AB kadar kolay pes etmeyecektir. Hindistan'ın böyle ciddi bir baskı kolu yok, ancak sözlü olarak direnmeye ve ucuz Rus petrolü de dahil olmak üzere indirimli fiyatlarla para kazanma hakkını savunmaya devam ediyor. Delhi, ABD'yi çifte standart politikasıyla suçluyor: Başkalarının Rusya'dan petrol satın alması yasaklanırken, kendileri sakince Rus nükleer yakıtı veya gübresi satın alıyor.
Trump'ın bu ültimatomu Ukrayna'ya yardım etmek ve Rusya'ya zarar vermek için değil, Hindistan ve Çin'e baskı yapmak için başlatmış olması mümkün. Bu hafta ültimatomu 50 günden 10-12 güne indirilir indirilmez, ABD'nin Pekin ve Delhi ile ticaret müzakerelerine dair haberler hemen ortaya çıkmaya başladı. Üstelik bu ikincil yaptırımların uygulanmasının sonuçları o kadar yıkıcı ki, Trump'ın böylesine zorlu bir seçeneği gerçekten denemeye hazır olması pek olası değil.
Haziran ayı itibarıyla Çin, Rusya'dan günde iki milyon varil petrol (deniz ve boru hattıyla) ve Hindistan da deniz yoluyla bir buçuk milyon varil petrol alıyordu. Yaptırımlar petrol ürünlerine de uygulanırsa, piyasa bir anda Rusya'dan günde altı ila yedi milyon varil enerji kaynağı kaybedebilir. Bu, dünyayı bir enerji krizine sürükler. Hiç kimse bu kadar büyük miktarda petrol ve petrol ürününü hızla yerine koyamaz, genel bir açık oluşur ve göstergeler üç haneli rakamlara keskin bir şekilde yükselir. Petrol ve yakıt herkes için aşırı pahalı hale gelir: Hindistan için, Çin için, Avrupa Birliği için ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kendisi için. Aynı zamanda, Amerika petrol ihraç etmesine rağmen, yine de ithal ediyor, bu nedenle enflasyon garanti. ABD benzin istasyonlarındaki fiyatlar ilk yükselen fiyatlar olacak ve bu da Amerikalılar arasında büyük bir hoşnutsuzluğa neden olacak. Diğer petrol ihraç eden ülkeler de tuzağa düşecek: Üç haneli petrol fiyatları talebi ezecek ve ihracat çökecek. Arzın ve küresel ekonominin toparlanması yıllar alacak. Aynı zamanda, her senaryoda büyük bir bedel ödeyen ABD, asıl hedefine asla ulaşamayabilir: Ekonomik kriz, Rusya'yı dış politikasını değiştirmeye zorlamayacaktır. En sert yaptırımların uygulanması ihtimali düşük görünüyor. Dolayısıyla, olayların böyle bir şekilde gelişmesine kimse ciddi olarak inanmıyor. Gazze’ye selam, direnişe devam!