Şükür kavuşturana. Mübarek Ramazan Ayına kavuşturduğu için sonsuz Hamd-ü senalar olsun Rabbimize.
İzlemişizdir, bazı aletlerin içlerini açıp biriken tozları, kirleri, tortuları, pasları gösteriyorlar ve düzenli bakım öneriyorlar. İnsan için sağlık denilen şeyin büyük kısmı da bunu anlatıyor. Son zamanlarda vücut sağlığı için ısrarla otofaji (aralıklı oruç) tavsiyeleri de bu yüzden.
Tabi hikmetle sebebin farklı şeyler olduğunu yine hatırlayalım. İslamın şartı olan orucu tutmamızın hikmeti; bedenin, ruhun, aklın, kalbin sağlığı da olabilir, yine sosyal dayanışmanın güçlenmesi, sabra, şükre, ihsana alıştırma da olabilir veya henüz keşfedilmemiş birtakım faydalar da olabilir ancak her ibadette olduğu gibi orucun sebebi; Allah-ü Teala’nın emretmiş olmasıdır. Haliyle “semi’nâ ve ata’nâ” denilerek eda edilecek amellerde hikmetlere değil sebebe bakılır. Bütün yazıp konuştuklarımızı da kapsayan ve “Mü’minin yitik malı” olan hikmet, elbette aranacak, nerede bulunursa alınacaktır. Ancak en başta istenen, herhalde ilahi emirlere koşulsuz teslimiyettir.
Ferd olarak tevbe ve istiğfara ihtiyacımız havaya suya muhtaçlığımızdan daha fazla. Bunda şüpheye mahal yok.
Toplum olarak ise durum hayli vahim. Sırf felaket tellallığı yapmayalım diye sıkça ifade etmekten kaçınırız fakat iman ve ibadetin yanında ahlaki gidişat artık alarm vermiyor, çünkü maalesef o eşiği de aştı.
Uyuşturucu madde kullanımı, öyle yayılmış ki eskiden şu kadar içici, şu kadar satıcı diye birtakım rakamlar söylenirdi. Artık sayıların bir anlamı yok. Böyle giderse -Allah muhafaza- sigara yaygınlığına benzer bir felakete dönüşecek. Cezaların caydırıcı olmaması bir yana bu tür zehirlere ulaşımın kolaylaşmasına karşı önlemler yetersiz, bu illete karşı eğitim, sanat, akademi ve din üzerinden yürütülen mücadele de maalesef son derece zayıf. Kalabalıklar, bağımlı yakınlarının perişan halinden son derece muzdarip. Bu yara kangren olmuş bir halde ve acilen sivil toplumun da desteğiyle ciddi bir müdahale bekliyor.
Aile gemisi de geldiği noktada su almayı filan geçti suya batmaya devam ediyor. Maazallah, böyle giderse sonunu söylemek bile acı veriyor. Sadece doğum oranlarının sert düşüşü değil, boşanmaların tavan yapması, evden uzaklaştırmaların korkunç biçimde kolaylaştırılıp normalleştirilmesi, hızla artan kadın sığınma evlerine yönlendirmenin sıradanlaşması, eşler arasında tavan yapan sorunlar nedeniyle psikolog ve aile danışmanlarının hızla çoğalması ve mesailerindeki devasa yoğunluk, batıdaki gibi yalnızlığa terk edilen yaşlıların sayısındaki yüksek artışla beraber büyüyen yaşlı bakım sektörü. Ve daha neler neler.
Hem giderek tek hücreliler gibi çoğalan mafyalar, çeteler ve bunların işledikleri rutin suçlar, cinayetler, tehditler.
Ve kimi siyasette, kimi iş dünyasında, kimi ekranlarda, kimi sosyal medyada boy gösteren, sürekli halkın inancına, akl-ı selimine, düşünce ve ifade hürriyetine saldıran ideolojik eşkiyalar, adalet ve hakkaniyet düşmanı kafatasçılar, beyinleri iğdiş edilip mankurtlaştırılmış, 46 kromozomu da cehennem taşından oyma ateş dilli, zakkum kafalı sentetik müşrikler.
Hepsine bir rektifiye gerekiyor. Kiminin eksantrik, kiminin krank mili, kiminin pistonu, kiminin segmanları, kiminin belki de silindir kapağı, kayışı filan değil, komple motoru değişmesi lazım.
Dolayısıyla Ramazan Ayı, yetkililere de çok şey söylüyor: “Bozulmaların çoğu çıkar ve menfaatlerden kaynaklı, tutun o mideleri, bağlayın şeytanların zincirlerini. İfsadın çoğu Kur’an’a mesafeli olmaktan kaynaklı, kuvvetle tutun, yönetimde baş tacı yapın ayetleri. Sorunların çoğu, kadri kıymeti bilinmeyenleri ve kendilerine nimet verilenleri görmemekten kaynaklı, tutun sözlerini, uygulayın hak tavsiyelerini. Ve sadakanın manasındaki doğruluk gibi, doğru tutun hesapları, doğru kullanın terazileri.”
Velhasıl Ramazan Ayı herkes için muazzam bir fırsat.
Eriştiği halde kaçıranlardan eyleme ya Hu.