Her toplumun ayakta kalabilmesi için bazı ortak değerleri vardır. İşte bu değerlerin en başında ahlak gelir. Ahlak, bir arada yaşamanın düzenini sağlayan kurallar ve ilkeler bütünüdür.
Peki, ahlak toplumun neresinde duruyor? Açık konuşmak gerekirse, maalesef bugün toplum olarak ahlakı hayatımızın merkezine değil, kenarına koymuş durumdayız. Çoğu zaman çıkarlarımızı öne alıyor, ahlaki değerleri ise ikinci plana itiyoruz.
Oysa ahlak, toplumsal huzurun temel taşıdır. İnsanların birbirine zarar vermemesini, adaletli olmasını, dürüstlük ve saygı içinde davranmasını sağlar.
Basit örneklerle hatırlayalım:
Yalan söylememek,
Başkasının hakkına girmemek,
Komşuya yardım etmek,
Toplumsal kurallara uymak.
Eğer toplumda ahlak zedelenirse, güven kaybolur; bunun sonucu ise kargaşa, huzursuzluk ve bireyler arası yabancılaşmadır. Yani toplumsal ahlak, aslında şu sorunun cevabıdır:
Ahlakın bir de dini boyutu vardır. Dini açıdan ahlak, Allah’ın emirleri ve peygamberlerin öğretileri doğrultusunda şekillenir. İslam’da ahlak, Kur’an ve sünnet merkezlidir.
İyi ahlak, sadece güzel davranışlarla sınırlı değildir; imanla, ibadetlerle ve kul hakkına saygıyla doğrudan bağlantılıdır.
Örnek vermek gerekirse:
Herkese karşı dürüst olmak,
Verilen sözleri yerine getirmek,
Emanete sahip çıkmak,
Faiz yememek, kul hakkı gözetmek,
Anne-babaya hürmet etmek,
Zekât vermek, haramlardan uzak durmak.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu gerçeği çok özlü bir şekilde ifade etmiştir:
Toplumsal ahlak, toplumun huzuru için konulmuş ortak kurallardır.
Dini ahlak ise, Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürmek için vahye dayalı ilkelerdir.
Kısacası, toplumsal düzen de bireysel huzur da ahlaka bağlıdır. Ahlakı kaybettiğimizde, aslında insanlığımızın özünü kaybederiz. Allah’a emanet olunuz.