Tarih boyunca nice devletler, nice imparatorluklar yeryüzünde hüküm sürdü. Kimisi yüzyıllar boyunca dünyanın en güçlüleri arasında yer aldı; ancak gün geldi, yeryüzü sahnesinden silinip gitti. Bugün birçoğunun ne adı kaldı ne de şanı…
Bu yıkılışların nedenlerine baktığımızda, ilk göze çarpan unsurlar hukuksuzluk, zulüm ve adaletsizliktir. Ancak sebepler bunlarla sınırlı değildir. Ne var ki, hangi nedenle olursa olsun, bir zamanlar dünyaya hükmeden imparatorlukların çoğu bugün yalnızca tarih kitaplarında birer isim olarak anılmaktadır.
Roma İmparatorluğu’nun görkemi, Endülüs’ün ilim ve kültür zenginliği, Osmanlı’nın asırlar süren hâkimiyeti… Hepsi bir zamanlar dünyanın en güçlüleri arasındaydı; fakat sonunda tarihin tozlu sayfalarına karıştılar.
Bugün bize düşen görev, bu çöküşlerin nedenlerini doğru anlamak ve aynı hatalara bir daha düşmemektir.
Ahlaki Yozlaşma.
Toplumların çöküşünde en belirgin etkenlerden biri ahlaki yozlaşmadır. Günümüzde bu yozlaşma yalnızca bireylerde değil, kurumlarda da açıkça görülmektedir.
Rüşvetin, yolsuzluğun ve torpilin sıradanlaştığı toplumlarda dürüstlük, adalet ve liyakat geri plana itilmektedir.
Son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde ortaya çıkan yolsuzluk skandalları sadece ekonomiyi değil, aynı zamanda halkın yöneticilere olan güvenini de derinden sarsmıştır. Bu yöneticiler fabrikada bir şef olabilir, bir esnaf olabilir, bir tüccar olabilir, bir baba olabilir… Hatta bu güven aile içinde eşler arasında muhakkak olmalı… Malumunuz güven duygusunu yitirmiş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir.
Toplumların çöküşünü hazırlayan en önemli sebeplerden biri de adaletsizliktir.
Gelir dağılımındaki uçurum, toplumsal yapıyı içten içe çürütmektedir. Bir yanda lüks içinde yaşayan küçük bir azınlık, diğer yanda temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan milyonlarca insan…
Bu dengesizlik, toplumlarda öfke, umutsuzluk ve güvensizlik birikimine yol açar. Dünya Bankası verilerine göre zenginle yoksul arasındaki uçurum her geçen yıl büyümektedir. Bu durum sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal huzurun da en büyük düşmanıdır.
Günümüz dünyasında aşırı bireyselleşme, toplumsal çözülmeyi hızlandırmaktadır.
Sosyal medya çağında insanlar giderek kendi küçük dünyalarına çekilmekte, komşuluk ilişkileri zayıflamakta, aile bağları gevşemektedir.
Ortak değerlerin unutulmasıyla dayanışmanın yerini yalnızlık almaktadır.
Özellikle genç kuşaklarda artan depresyon, umutsuzluk ve boşluk duygusu bu durumun en açık göstergesidir.
Unutulmamalıdır ki, toplumların çöküşü bir kader değildir.
Eğer bizler ahlakı, adaleti, liyakati ve istişareyi yeniden hayatın merkezine koyabilirsek, tarih tekerrür etmeyecek; yani geçmişte yıkılıp yok olan kavimler gibi yok olma riski çok az olur. Aksine, daha güçlü ve daha adil bir geleceğin kapısı aralanacaktır. Adil bir gelecek için dürüst ve güvenilir bir toplumun inşası gerekir. Allah’a emanet olunuz.