Tiko’nun Uşağı Çiko

Abone Ol

Ülkenin birinde baskı ve asimilasyona uğrayan bir millet varmış. Baskın olan Tiko kabilesi her ne kadar “eşitiz” diyorsa da aslında birçok alanda baskısını sürdürüyor, ezilen kesimin en temel hakkı olan anadiliyle konuşma haklarına bile müdahale ediyormuş. Temel hakları uğruna mücadeleden geri durmayan ve bu uğurda defalarca bedel ödeyen ezilen kesimde, bir bilinçlenme başlamış. Derken irili ufaklı örgütlenmeler, tepkiler, isyanlar baş göstermiş. Baskın olan Tiko devletine karşı ezilenlerin bu çabası, Tiko devletini derin derin düşündürmüş ve en derin dehlizlerin birinde Çiko diye birini ezilenlerin hamisi olarak alana sürmüş. Ezilenler, Çiko’yu başta adamdan saymamış. Ziya bu adam hem kaba hem bencil hem de oldukça cahilmiş. Çiko’nun elindeki silah pervasızca can almaya başlayınca herkes bir kenara çekilmeye, leyhte olmasa da aleyhte konuşmamaya başlamış. Ezilenlerin kurdukları bütün örgütlerin has adamları, Çiko’nun ameleleri bir bir indirmiş. Gel zaman git zaman Çiko, alanda görünür tek lider olarak kalmış. Çiko’nun felsefesinin temelini, şiddetle göz yıldırma oluşturuyormuş. Bunu da çocukluğundaki annesinin babasının üzerinde kurduğu baskıdan yola çıkarak edindiğini söylermiş. Zamanla Çiko’nun ünü etrafa yayılmış.

Çiko’nun cehaletini örtbas etmek için kurduğu uzun ve anlamsız cümleleri on beş yirmi kişilik bir grup anlamlandırmaya, afili sözlerle süslemeye, dahası çözümsüz safsataları çözümlemeye çalışırmış.

Çiko’nun uzun süre yerinden kalkmadığını, kalkarken de karanlıklara karıştığını gören ileri görüşlü bazı kabile sakinleri, Çiko’dan kuşkulanmışlar; ancak kimi can korkusundan, kimi yılların emeğinin heba edilmesi korkusundan ses çıkarmamış. Cılız ses çıkaranların da sesi, Çiko kabilesinin velvelesine karışıyormuş. Çiko kabilesinin bireyleri, kendilerini Çiko için feda ederken Çiko her fırsatta Tiko kabilesini övmekten geri durmazmış. Annesinin Tikolardan olduğunu söylediğinde Çiko’nun yanındaki kardeşi şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş, rivayetlere göre bir daha konuşamamış ve başka icraatlara girişmiş.

Zamanla Çiko, Tiko kabilesinin himayesine girmiş. Öyle ki dayılarının çiftliğinde kâhya olmaya namzet… Çiftlikte kaldığı süre zarfında kendi kabilesinin anasını ağlatmış ağlatmasına ancak ana da ağlamaya zaten gönüllüymüş. Zira her saçmalığına bir kılıf bulmakta mahir bir tebaası varmış.

Aradan uzun bir zaman geçmiş, Çiko’nun zırvaları keramet olarak lanse edilmeye devam edilmiş. İnsanlar onun hayat şartları düzelsin diye kendilerini yakarken Çiko bir dilim karpuz için etmediğini bırakmamış. Bu bir dilim karpuzu o on beş yirmi kişilik ekip çözümlemeye çabaladıysa da bir yere oturtamamışlar. Derken Çiko’nun evlenesi gelmiş, dayıları da onu bir hayli umutlandırmışlar. Derin dehlizlerdeki görevin de ifa zamanı gelmiş ve Çiko önemli açıklamalar yapacağını söylemiş. İleri görüşlü insanlar her ne kadar “etrafta pis kokular var” dediyse de kimseyi ikna edememişler. Ve Çiko kabilesi heyecanla açıklamanın yapılacağı günü beklemiş. Beklenen gün gelmiş, açıklamayı coşkuyla dinlemek için haftalar öncesinden hazırlık yapan kabile üyeleri, belirli kentlerin merkezlerinde toplanmaya başlamışlar. Derken açıklama saati gelmiş ve Çiko’nun aylardır kalkmadığı sandalyesindeki görüntüsü belirmiş. Kabile coşkuyla ayağa kalkmış. Zılgıtlar, alkışlar birbirine karışmış ki o da ne? Etrafta fecaat derecesinde kötü kokular yayılmış. Hem de öyle bir koku ki ekranlardan başka ülkelerde de hissediliyormuş. Çiko’yu kaldırmaya çalışmışlar ancak Çiko kalkmamış…


Nurullah AY