Terörsüz Türkiye!

Abone Ol

Terörsüz Türkiye lafzı kulağa hoş geliyor doğrusu. Bu hedefte atılan her adım ve her çaba değerli bir gayret olarak tarih sayfasında yer alacaktır.

Yıllardan beridir süregelen ve en çok da Kürtleri mağdur eden amacını yitirmiş ve Kürtlere sadece kan getiren bu kör dövüşünün nihayete erecek olması ülkenin geleceği açısından çok büyük bir anlam ifade etmektedir.

Açık bir şekilde ifade edelim ki; Türkiye’nin bir iç barışa, bir iç huzura ihtiyacı vardır. Silaha, silahlı gruplarla mücadeleye akıtılan paraların artık halka akıtılmasının, halkın ekonomik sıkıntılarının giderilmesinin zamanı çoktan gelmiş durumda.

Bundan önce de defalarca ‘Süreç’ adı altında farklı adımlar atıldı. Ama her seferinde karşılıklı güvensizlik ve benzeri yanlışlar dolayısıyla sonuca ulaşılmadan akamete uğradı süreçler. Çoğunlukla başlatılan süreçlerde izlenen yanlış politikalar dolayısıyla süreçler bir türlü silah bırakma aşamasına gelmeden başarısızlıkla sonuçlandı.

Ama bu sefer olayın doğrudan silah bırakma ve örgütü tasfiye etme adımıyla başlaması sürecin seyri açısından daha olumlu bir atmosfer sunuyor.

Nitekim, ben bu yazıyı kaleme aldığım zamanda PKK, İmralı’nın da bir şekilde katılımıyla kongresini yaparak yakında aldığı kararları açıklayacağını beyan etti. Bu konunun en can alıcı noktası gerçek anlamda silahların bırakılarak PKK’nın kendini feshetmesi olacaktır.

Elbette sürecin başarıya ulaşması için devletin de ivedi olarak gerekli adımlar atması gerekiyor. Kürt meselesini sadece silahlı terör olayı olarak gören mantık PKK’nın silah bırakıp kendini feshetmesiyle son bulmalı ve hukuki ve insani çözüm arayışlarına hız verilmelidir.

Hani yıllardan beridir süregelen bir Çılgın Proje, söylemi var ya; işte bence Türkiye Yüzyılı olarak adlandırılan bu dönemin en çılgın projesi Türkiye açısından bu sürecin başarıya ulaşması olmalıdır.

Silah tehlikesinin ortadan kalkması, olayın dağ boyutunun tasfiye edilerek mücadelenin legal zemine çekilmesi konuşulması gereken konuların daha açık şekilde konuşulmasına imkân sağlayacaktır.

Şu ana kadar sarfedilen pozitif söylemler umut veriyor. Ama bu sürecin başarısı için en başta DEM kesiminin marjinal Türk Solunun ve kendini ultra Kürtçü gören kimi kesimlerin özellikle de Avrupa’dan ahkam kesenlerin etkisine ve hayallerine kapılmaması gerekiyor. Çünkü Türk Solu için de kendini Avrupa’ya atıp güvende gören Kürtçüler için de Kürtler ve Kürtlerin acıları hep bir yükselme rampası olmuştur. Bu yüzden de onlar bu sorunun çözümünü istemezler.

Avrupa’da yaşayan ve kendilerini kurdukları enstitülerle ve kurumlarla Kürtlerin temsilcisi olarak gören Kürtçülerin bir kısmı adeta doğacak boşluğu kaplama amacındalar. Bu kesimden bazıları her şeyin en iyisini kendilerinin bildiği zannıyla alınan son kararla sudan çıkmış balığa dönmüş durumdalar.

Sığındıkları ülkelerden Kürtlere kaos dayatmaları kendi hesapları açısından anlaşılır bir durum olsa da bu amaçla sabahtan akşama kadar yayınlar yapsalar da enstitüler, kurumlar kurup kendilerini başkan ilan etseler de bu insanların Kürtlerin geleceğine dair hiçbir olumlu çabanın içinde olmak gibi bir dertleri yoktur.