Ekim ayı; tarihsel olarak cumhuriyetin ilan edildiği aydır. Altı yüz yıllık kocaman bir çınar olan Osmanlı devletinin, 29 Ekim 1923 yılında resmen tarihte yok sayıldığı bir takvimdir.
Halkımız emperyalist güçlere karşı topyekûn seferberlikten henüz çıkmışken, tarihi kimliğine münasip yeni devletini kurmaya ramak kalmışken bir anda ağır bir yıkımla, beklenmedik içten ve arkadan darbelerle karşı karşıya bırakıldı.
Yeni cumhuriyete giden yol böyle bir aydan geçmişti. Halkın kendi iradesiyle kurdukları Kuvayı Milliye hareketi, emperyalist güçlere karşı üstün bir başarı elde etmişti. Ama ne yazık ki tek tipçi ve Kemalist paradigma cambazları, Kuvayı Milliye birliklerinin başarı hikayesini bir kişinin sivri zekasına ve önderlik kabiliyetine mal ederek yalan ve yanlış bilgilerle yeni nesli zehirlediler. Despotizmle, yargısız infazlarla halkı sindirmeye çalıştılar. İtiraz eden ve direnen halkın üzerinden silindir gibi geçtiler.
Batıcı ve seküler yönetime teşne yeni cumhuriyetin azınlık kadrosu, halka rağmen halk için ya da cumhura rağmen cumhuriyeti kurmak için bu topraklarda büyük bir operasyona başladılar. Had ve hukuk tanımaz kirli el, kömür yumruğunu masaya vurarak dediğim dedik, astığım astık anlayışını zorla kabul ettirmeye çalıştı. Oysa kurulan ilk mecliste fikir ve uygulama birlikteliği hâkimdi.
Birinci Meclis’in toplumun kahır ekseriyeti üzerinde temsil gücüne haiz bir yapısı vardı. Her inanca, her etnik yapıya mensup kesimlerin mücessem bir tablosu vardı.
Birinci Meclis’in diğer bir özelliği de Mustafa Kemal’in tek adamlığına karşı direnme iradesine sahip olmasıydı. Mustafa Kemal, tek adam rejimini tahkim etmek için her türlü zorbalığı, gayri ahlaki ve yasal olmayan uygulamaları hedefine koymuştu. Toplumun sahip olduğu temel ilke ve değerleri hiç hükmünde görüyordu. Batının kan ve zulüm üzerine kurulmuş sözde medeniyetini kıblegâh edinmişti. İthal yasalardan mülhem ideolojiyi tahkim etme gayretindeydi.
Birinci Meclis’te her inanç ve etnik temsiliyet hâkimdi. İstişare esastı. Çoğulcu ve hakkaniyeti esas alan irade egemendi. Yani cumhuriyet ismiyle müsemmaydı. Fakat Kemalist rejim zihniyetinin buna tahammülü yoktu. Tek adam rejimi hile ve entrikalarla yeni bir sistemi kurmak ve batının emperyalist hegemonyasını gerçekleştirmek için yeminliydi adeta.
İkinci Meclis’i kendilerine göre oluşturmak için operasyon başlatmaları gerekiyordu. Adı cumhuriyet mahiyeti ise tek tipçi ve baskıcı Kemalist sistemdi. Bu sistemin tatbiki için en evvel cumhuriyet! ilan edildi. Peşi sıra Müslüman toplumun temel birliği ve gücünü ifade eden hilafet kaldırıldı. Artık toplum her gün kendisine uymayan yeni bir uygulamayla uyanıyordu. İstiklal Mahkemeleri kuruldu. İtiraz eden ve karşı koyanlara yönelik Takrir-i Sükûn kanunu ilan edildi. Şeriat düzeni kaldırıldı. Başörtüsü ve tesettür zulmü uygulamalarının startı verildi. Şapka takma dayatması getirildi. 27 yıl boyunca seçim yasağı getirilerek tek parti diktatörlüğüne geçildi. Ezan yasağı getirildi. Medreseler, tekke ve zaviyeler bir bir kapatıldı. Latin alfabesine geçildi. Harf devrimi yapıldı. Karma eğitim uygulaması getirildi. Medeni kanun ithal edilerek kadınlara sözde yeni haklar tanındı. Yani toplumsal, siyasal ve eğitim alanında bir kıyım başlatılmıştı.
Evet, içinde bulunduğumuz bu ay cumhuriyet ilan edildi edilmesine ama hangi cumhuriyet? Tek tipçi, basmakalıp ve toplumun değer yargılarına aykırı bir cumhuriyet sistemine geçiş yapıldı.
Kurulan yeni eğitim sistemiyle de bu uygulamalar topluma öyle ya da böyle kabul ettirilmeye çalışıldı.
İşte yeni cumhuriyet ve yeni cumhuriyetin getirdiği yenilikler!