Talut ve Ordusu, Calut ve Ordusunu Yendi

Abone Ol

Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de ibret almamız için Talut ve Calut kıssasını Bakara Sûresi’nde anlatıyor: Hz. Mûsâ’dan (a.s.) sonra İsrailoğullarının ileri gelenleri, kendi dönemlerindeki peygamber’e, “Bizim için Allah’a dua et! Bize bir komutan tayin etsin ki Allah yolunda savaşalım” diyorlar. Peygamberleri: “Ya üzerinize savaş yazılır da savaşmasanız” diyor. Onlar ise, “Biz yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmışken Allah yolunda neden savaşmayalım” diye cevap veriyorlar. Ancak üzerlerine savaş yazılınca, pek azı müstesna yüz çeviriyorlar. Yüz çevirenler imtihanı baştan kaybediyorlar.

Peygamberleri, Allah’ın kendilerine komutan olarak Talut’u seçtiğini bildirince, “Biz komutanlığa ondan daha layığız. Üstelik ona servet ve zenginlik yönünden bir şey de verilmemiş” diyorlar. Peygamberleri ise, “Allah onu sizin üzerinize yönetici seçti, ilim ve beden açısından da ona üstünlük verdi” diye cevap veriyor.

Peygamberleri onlara, “Talut’un komutanlığının alameti olarak, meleklerin taşıdığı bir tabutun içinde Allah’tan bir sekinet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından kalıntılar var” diyor.

Derken, Talut ordusu ile beraber yola çıkıyor. Uzun bir yolculuktan sonra bir nehir ile karşılaşıyorlar. Talut askerlerine, “Kim bu nehirden bir avuç dışında su içmezse bendendir. Bir avuçtan fazla içenler ise benden değildir” diyor. Ancak pek azı hariç suyu içiyor ve imtihanı kaybediyorlar.

Talut ve beraberindeki iman edenler, Calut ve ordusu ile karşılaştıklarında, ordunun büyüklüğü, teçhizatı ve donanımına bakıyor; bir de kendi sayılarının azlığı, teçhizat ve donanım açısından zayıflığına bakıyorlar. Bunun üzerine, “Bu gün Calut ve ordusu ile baş edemeyiz” diyorlar. Allah’a kavuşacağına yakinen inananlar ise, “Nice az topluluk vardır ki Allah’ın yardımı ile çok sayıdaki topluluğu yenmiştir” diyorlar.

Talut ve askerleri Calut ve ordusu ile çarpışmaya başladığında, şöyle dua ediyorlar: “Allah’ım üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımıza sebat ver ve kâfir kavme karşı bize yardım et.”

Allah’ın izin ve yardımı ile Calut ve ordusunu yeniyorlar. O sırada genç yaşlarda olan Davut (a.s.), fırlatmış olduğu bir taş ile Calut’u öldürüyor. Allah da ona hükümdarlık ve hikmet veriyor, bilmediği ilimleri öğretiyor.

Bu gün ise durum tersine dönmüş; İsrailoğulları ve orduları Calut’un ordusu ve askeri konumuna gelmiştir. Gazze ve Filistin’de tüm imtihanlardan geçerek cihad eden bir avuç insan ise Talut’un ordusu ve askerleri gibidirler. Talut ve askerlerinin muzaffer olduğu gibi onlar da Allah’ın izni, yardımı ve inayetiyle muzaffer olmuşlardır. Sadece bir Calut’u değil, yüzlerce Calut’u öldürmüşlerdir. Düşmanı yenmiş ve hezimete uğratmışlardır. Şimdi ise zalimin zalimliğinden, gaddarlığından, vahşilik ve barbarlığından kaynaklı yıkılan şehri tekrar ayağa kaldırma zamanıdır. Yıkılan camilerin, evlerin, hastane ve okulların yerine yenilerini inşa etmek; yaraları sarmak ve kalınan yerden devam etmek için yeniden “Bismillah” deme zamanıdır.

Ellerinde, avuçlarında hiç bir şeyleri kalmamış; ev ve işyerleri yıkılmış, bütünüyle hasat ve ürünleri yok edilmiş halk bu irade ve azme sahip olmakla beraber imkânları yoktur. Bu nedenle, biz kardeşlerinin yardım ve desteğine ihtiyaçları vardır. Her birimiz, cenneten alacağımız bir hisseye karşılık oradan bir hisse alabiliriz. Orada bize bir hayır akarı oluşturacak bir mülk alabiliriz. Yapmış oldukları cihadın hayır ortağı olabiliriz.

Mevlâm, orada yapılmış olan cihadın hayrından ve şehit olmuş kardeşlerimizin bereketinden bizleri mahrum eylemesin.