Suud’da yeri boşalan kürsü

Abone Ol

Abdülaziz Al-i-Şeyh dün öldü. Arabistan’ın tüm camilerinde onun için gıyâbi cenaze namazı kılındı. Tam 26 senedir Suud Krallığının baş müftüsüydü.

2009 yılında Nemire Mescidinde hutbesini dinlemiştim. Kendisi 1982’den 2015’e kadar tam 35 yıl Arafattaki Nemire Mescidinde hutbe vererek tarihe geçmiş biriydi.

Ve kendisi, Muhammed b.Abdülvehhab’ın da soyundan idi. Burada ilginç bir husus var. Uzunca bir dönem, Rabıta kurumunun da en tepesinde olan Al-i Şeyh, vehhabiliğin gerek makam, gerek düşünce, gerekse nesep bakımından açık bir temsilcisi iken Veliaht bin Selman tarafından nasıl baş müftülük makamından bir şekilde egale edilmedi.

Oysa Veliaht bin Selman’ın, vehhabilik karşıtı tutumu sadece bir çok alimi ve aktivisti tutuklaması, öldürtmesi veya susturmasıyla sınırlı değildi.

Göreve geldikten bir yıl sonra yani 2018’de vehhabiliğin artık devlet değil vakıflarca finanse edildiğini söyleyerek kıvılcımı çakmış, üç yıl sonrasında bir TV programında; Suudi alimlerin vehhabiliğe bağlılıklarını eleştirmiş ve “sabit bir fikir ekolü ve yanılmaz bir şey yok” demişti. Hatta bununla da kalmamış, vehhabi çizgisinde olan imamları topluca işlerinden kovmuş ve vehhabi hakim ve savcıların, şeriat anlayışını bitirecek bir anayasa yazılmasını emretmişti.

İbni Selman, vehhabilik karşıtı tutumunun, daha iyi bir İslami yorum arayışıyla hiçbir alakası olmadığını ispatlamak için yoğun çaba harcarken daha da öte giderek sembolik gibi gözüken ama Suud milliyetçiliğine çok keskin dönüş anlamına gelen bir adım attı. Neydi o adım?

Bilindiği üzere Arap yarımadası 16. Yüzyıldan birinci dünya savaşına kadar yani 1920’lere kadar Osmanlı idaresinde idi. 1745’de Muhammed Bin Suud, Muhammed bin Abdülvehhab ile anlaşarak Diriye Emiri oldu. Ve Suud krallığı, bu tarihi şimdiye kadar çocuklara, devletin kuruluş günü diye anlatırken, 2022 yılında bu öykü, “1722’ de Muhammed bin Suud devleti tek başına kurdu” şeklinde değiştirildi. Tabi tam manada bir devlet olarak 1932’de kurulduklarını da not edelim.

Tüm bunlara rağmen Abdülaziz Al-i-Şeyh nasıl görevini sürdürdü? Bin Selman’ın, teamüllerin aksine veliahtlığa seçilmesine onay veren alimler heyetinin başında, Al-i Şeyh’in bulunduğunu hatırlayalım. Ama genç veliahtın, reform adı altındaki her absürtlüğünü tasdik ederken neden görevden alınsın ki?

Hele de siyonist işgal rejimiyle normalleşme süreci yanında, “Hamas’ın asi bir terör örgütü olduğu yönünde” fetva verdikten sonra neden baş tacı edilmesin ki?

Dün yani 23 Eylül’de öldü Al-i Şeyh.

Belki de binlerce defa anlattığı o geri dönülmez hesapla artık başbaşa.

Üstadın güzel bir sözü var: “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar.”

Yani ilmin, deniz derya olabilir. Ama dikkat et bir iltifatta batma. Bir fetva ile hepsini çöpe atma. Bir sükut ile, bir görmezden gelme ile.. Bir koltuk ile, bir ünvan ile…

Rahmet olsun batmayanlara..