Allah`ın adıyla... Suriye… İçler acısı perişan haliyle yanı başımızda zulmün postalları altında inliyor.
Yakınımızdaki uzağımız. Derdine çare olamadığımız, yarasına merhem süremediğimiz mazlumiyetin diyarı.
Tıpkı 31 yıl önce mazlum Hama, Hafız Esad`ın emriyle Rıfat Esad`ın özel birliklerinin vahşi iştahına peşkeş çekildiği gibi bugün de gelgitlerin kıskacında, çıkmaz sokakların ortasında zalim pençelerin merhametine terk edilen şehit Hama`nın torunlarıdır.
Ne dün Hama`da yapılan katliam bu gün yapılan katliamlardan azdı; ne de bugün yapılan katliamlar dün yapılan katliamlardan azdır.
Ama içler acısı Suriye`nin gözleri kan çanağına dönmüş. Ne hürriyet aşkına bedel evlatlarını toprağa vermekten Suriye halkı yoruluyor, usanıyor; ne de zalimler kan dökmekten el çekiyor, vazgeçiyor.
Suriye devlet çetelerinin insanları kaçırarak halk üzerinde yaydıkları korku ve şiddetten en çok kadınların etkilediği belirtiliyor. Zira Suriye devlet çeteleri erkekleri, gençleri gösterilere katılan ve muhaliflerle beraber hareket eden aileleri sindirmek, korkutmak ve pes ettirmek için bu ailelerin kızlarını kaçırıyor.
Ve maalesef 48 yaşındaki bunamış Baas rejimi köyleri basarak, tanklarla şehirleri kuşatarak, gösterilerdeki insanları yaylım ateşine tutarak, kimini kaçırarak kimini gözaltına alarak; gözaltına aldıklarını ve kaçırdıklarını da türlü işkencelerden geçirerek 15 Mart`tan bu yana süren Halk gösterilerini bastırmaya çalışıyor. Değişen fazla bir şey yok. Hama katliamını nasıl ki Hafız Esad kardeşiyle yaptıysa, bu günkü katliamları da Beşar Esad kardeşiyle yapıyor. Dün olduğu gibi bu gün de Suriye`de yaşanan katliamlara dünya yine seyirci.
Katliamların farkında olanlar kendi penceresinden Suriye`ye bakmakta, kendi menfaatleri için geliştirdikleri komplekslerle atıp tutmakta. Kimi Suriye`de yaşanan katliamlar vesilesiyle –İran üzerinden mezhep çatışmalarına zemin hazırlamakta, Lübnan Hizbullah`ına ve Hamas`a olan kinlerini kusmakta kimi de Türkiye`nin Suriye`ye müdahale etmesi için ahkam kesmekte. Doğrusu bunlar farklı bir yazının konusu eksileri ve artılarıyla uzun uzun tartışılabilir.
Gelgelelim ki Suriye`den gelen anlık haberler, bize ulaşanlar, ekranlara yansıyanlar, dışarıya sızanlar dünyanın gözleri önünde katliamdan geçirilen Suriyelilerin çığlıklarıdır.
Ama öyle zan ediyorum ki Esad yönetiminin uygulamış olduğu sansür ve devlet televizyonlarının yanlı haberleri halkın direnişi ve yaşanan katliamlarla ilgili gerçekçi bilgilere ulaşmayı da engelliyordur.
Harcını mazlumların kanıyla suladıkları tahtını ve diktatörlüğünü kolay kolay bırakmayacağa benziyor. Esad yönetiminin zorbalıklarında diretmesinden aldığımız mesaj, Suriye halkını daha zor günlerin beklediğidir. Yıllardır kanı emilen, sindirilen, haksızlığa uğrayan, susturulan, hakları ellerinden alınan halk da rejime karşı çıkmış olduğu yoldan bedeli ne olursa olsun dönmeyeceğe benziyor. Böyle olduğu takdirde ise yaşananlar zulmün ve zalim Esad`ın son çırpınışları olacaktır, Allah`ın izniyle.
Şöyle veya böyle halkın adalet ve hürriyet taleplerini eksene alan gösterileri er veya geç zaferi doğuracaktır. Fakat bu arada endişeli olduğum iki hususu dile getireyim. Birinci husus: Bu kaos ortamının uzun sürmesi durumunda halkın madden ve manen zor duruma düşmesidir. Can ve mal güvenliğinin tamamen ortadan kalkmasıdır.
Bunun önüne geçmek için daha fazla kan dökülmeden, daha fazla yuvaya ateş düşmeden, daha fazla ocaklar sönmeden haklı direnişin en kısa zamanda tamamına erdirilmesi, netice alınması lazımdır. Sürecin uzaması durumunda da daha fazla kanın dökülmesinin önüne geçmek için mümkün olduğu müddetçe muhaliflerin silaha başvurmaması lazımdır. Zira muhaliflerin silaha davranması iç savaşa dönüşeceğinden iki ateş arasında ister istemez birçok masum kurban olacaktır.
İkinci husus: Bu haklı direnişin, gösterilerin doğuracağı çocuktur. Zulüm sultasının yerine yeni bir küfür ve zulüm düzeninin inşa edilmemesi için sorumlu mercilerin şimdiden sık dokuyup ince elemeleri lazımdır. İnsanların insani ve İslami haklarını gasp edecek yeni bir düzenin yapacağı zulüm, maddi ve manevi yapacağı tahribat; adı, sistemi, rejimi ne olursa olsun Baas rejiminden eksik kalmayacaktır.
Rabbim`den temennim: Suriyeli kardeşlerimizin bu sultanın pençelerinden tez zamanda azad olmaları ve ardından İnsani ve İslami düsturları merkez edinen bir düzenle bahtiyar olmalarıdır.