Sosyal Medya Dinleri

Abone Ol

Dile kolay, kulağa hoş; ancak akıl ve mantığa boş bu kavramları araştırmanın bir anlamı yok sanırım, dedi.

Zaten hiçbir argümanları yok.

Ateizmin, agnostizmin veya deizmin anlatıcıları, başka dinlere saldırarak, kendilerince dinlerde çelişkiler bulup anlatıyorlardı.

Hakikaten diye duraksadı bir an!

Bunlar, kendilerine ait hiçbir şey anlatmadan nasıl taraftar buluyor!

Bugüne kadar hiçbir ateist, agnostik veya deistten bizim ahlak sistemimiz bunu söylüyor…

Bizim şu değer yargılarımız var, dediklerini hiç duymadım…

Diyemezler de zira İslam, ahlaki ve toplumsal değer yargılarına yönelik hiçbir boşluk bırakmamıştı.

Bunca zamandır bu kavram anlatıcılarını dinliyorum, onların ağzından İslam’ı çürütmek için hiç şu cümleleri kullandıklarını duymadım.

İslam ahlaklı olmayı emrediyor, ahlak kötü bir şeydir.

İslam hırsızlık yapmayın diyor, hırsızlık iyi bir şeydir.

İslam büyüklere saygılı, küçüklere sevgili olun diyor. Saygı ve sevgi çirkin fiillerdir!

İslam, iftira atmayın, yalan konuşmayın, yetimi koruyun, kul hakkı yemeyin diyor. Sakın İslam’ı dinlemeyin, zira bunlar çok güzel şeylerdir. Dediklerini duymadım… O halde bunların derdi ne?

Bunlar İslam’da bir kusur bulamadıklarından, İslam’ı kendine din olarak kabul etmiş ve kendine Müslüman sıfatını yapıştırmış; ancak İslam’ın emir ve yasaklarını ayakları altına alıp çiğneyen birtakım kişiler üzerinden İslam’a saldırıyorlar gibi…

Bir an aklına sosyal medya da ateist, agnostik ve deist sayfalardaki paylaşımlar geldi.

Hemen hemen bütün sayfalarında, işleri güçleri İslam’a ve bilime aykırı, akla ve mantığa uymayan uydurma hikâyeler anlatmak olan ve İslami bir kisveye bürünen kendilerine hoca denilen (aslında hoca olmayan) tipler paylaşılıyordu.

Bunlar sanki İslam’ı kötülemeye programlanmış gibi ne İslam’a ne de insanlığa hiçbir faydası olmayan, aksine zararlı şeyler anlatıyor, İslam düşmanı kişi veya kişiler de bunu fırsata çevirip bu anlatıcılar sanki hocaymış, anlattıkları da sanki İslam’mış gibi alıp sayfalarında paylaşıyor ve maalesef binlerce gencimizin İslam’dan uzaklaşmasına sebebiyet veriyorlardı.

Efendimizin (s.a.v) şu hadisi şerifi gelmişti aklına,

“Allah, ilmi insanlardan çekip çıkarmak suretiyle değil, ilim adamlarının canlarını almak suretiyle (geri) alır. Öyle ki sonunda hiçbir âlim bırakmaz ve halk birtakım cahilleri kendilerine baş edinirler. Onlara sorulur, onlar da bilmedikleri hâlde hemen fetva vererek hem sapıtırlar, hem de saptırırlar.” (Buhari, İlim, 34)

Bu hadisi okuduktan sonra bir iç çekti ve Bediüzzaman Said Nursi’nin şu sözünü hatırladı Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var.” Acaba Bediüzzaman bu sözü yukarıdaki benzer durumlar için söylemiş olabilir miydi, diye düşünüyordu...

Öyle ya sosyal medyada akla, mantığa, İslam’a aykırı ve dahi İslam’a iftira mahiyetindeki söz veya hikâyelerden dolayı kişi kendisi günahkâr oluyordu.

Peki, ya onları dinleyip de İslam’ı bu anlatılardan ibaret sanıp, ateist, agnostik, deist vb. ideolojilere sapanlar…

Bir anlamda sen işlediğin günah yüzünden günahkâr oluyorken, diğer taraftan senin işlediğin günah; başkasını küfre götürecek bir yol barındırabiliyormuş, diye düşündü…

Bundan sonra sosyal medyada din pazarlayanlara güvenilmemesi gerektiğini, dinin asla sosyal medyadan öğrenilemeyeceğini veya sosyal medyada duyduğu veya okuduğu her bilginin teyide muhtaç olduğunu da anlamıştı.