Sorunların Tek Çözümü İslami Hayat Sistemi

Abone Ol

Türkiye’de yıllardır “kadına karşı şiddet” başlığı altında yürütülen politikalar, toplumda tek taraflı bir algı oluşturdu. Kadınların korunması elbette önemlidir; ancak bu süreçte erkekler sistematik biçimde potansiyel suçlu ilan edildi. Bugün 2 milyona yakın erkek evden uzaklaştırma kararıyla evinden uzak bir hayat yaşıyor. Bir dilekçe ile hayatı altüst edilen, çocuklarından koparılan, baba rolü itibarsızlaştırılan erkekler var. Bu tablo, aile kurumunu zayıflatıyor, evlilikten korkan bir erkek kitlesi yaratıyor ve toplumsal güveni sarsıyor.

6284 sayılı kanun, şiddeti önleme amacıyla çıkarıldı. Fakat uygulamada, erkekler savunma hakkı tanınmadan cezalandırılıyor. Bir şikâyet dilekçesiyle baba, evinden koparılıyor, çocuklarından uzaklaştırılıyor. Bu yaklaşım, aileyi korumak yerine aileyi parçalamaktadır. Erkek, “suçlu” damgası yediğinde, evlilik güveni ortadan kalkıyor. Bugün evlenme, boşanma ve çocuk sahibi olma verileri felaket boyutunda. Yetkililer feryat edip bağırıyor. Gelecekte nüfusumuz kendisini yenileyemeyecek bir hale geliyor. Peki, bunun sebeplerini ortadan kaldırmadan sadece sonucunu görüp bağırmak sorunu çözüyor mu? Elbette ki hayır? Artık bu işin tek çözümünün İslami bir hayat tarzı olduğunu kabullenmemiz lazım. Artık bekamızın İslam’ın sunduğu hayat sisteminde olduğunu görmemiz lazım. Batılı modern hayat tarzının kendisine bir faydası olmadı ki bize olsun! Kendisi bu sorunları çözemedi ki bizim sorunlarımızı çözsün!

Tek çare İslami hayat düzenine dönmemiz. Her alanda İslamileşmemiz. İslam, aileyi toplumun temeli olarak görür. Erkek, baba rolüyle aileyi koruyan, rehberlik eden, çocuklarına değerler kazandıran kişidir. Bugün uygulanan tek taraflı politikalar, bu rolü zayıflatıyor. Baba figürü itibarsızlaştırıldığında, çocukların ruhsal gelişimi bozuluyor, aile çöküyor. Batı’dan ithal edilen modern aile tipinde erkek ikinci plana itiliyor. “Eşitlik” maskesi altında yürütülen politikalar, aslında erkeği değersizleştiriyor. Bu yaklaşım, aileyi güçlendirmek yerine parçalayarak çıkmaz bir sokağa sürüklüyor. Boşanma oranlarının artması, doğum oranlarının düşmesi ve nüfusun azalması bu çıkmazın en somut göstergesidir. Daha nereye kadar bu yoldan devam edeceğiz? Uçurumdan düşene kadar mı?

Ailesiz ortamların ikinci mağduru da çocuklardır. Sokaklarda çocuklar arasında çeteleşmeler almış başını gidiyor. Şiddet tartışmalarında çocuklar çoğu zaman geri planda kalıyor. Oysa çocuklara yönelik şiddet ve istismar, geleceğimizi doğrudan tehdit ediyor. Çocukların baba figüründen koparılması, onların ruhsal gelişimini olumsuz etkiliyor. İslam’ın aile düzeninde çocuk, anne ve babanın birlikte koruması altındadır. Tek taraflı politikalar bu dengeyi bozarak çocukları daha büyük risklere açık hale getiriyor.

Toplumun sorunları ancak İslami bir bakış açısıyla çözülebilir. Çünkü İslam, aileyi bir bütün olarak ele alır; kadın, erkek ve çocukların haklarını dengeli şekilde korur. Şiddetle mücadelede cinsiyet değil insan ve İslam odaklı bir yaklaşım benimsenmeli. Erkeklerin mağduriyetleri görünür kılınmalı, uzaklaştırma cezaları adil şekilde uygulanmalı. Ve en önemlisi, aileyi korumak için İslam’ın öngördüğü baba rolü yeniden güçlendirilmelidir. İslami bir ahlak ve maneviyat eğitimi ilkokuldan başlayarak çocuklara verilmeli, tüm alanlarda İslami bir hayat için kanuni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu mesele ancak İslami bir eğitim ve bu eğitimi destekleyen İslami kanuni düzenlemeler ile çözülebilir. Yoksa laik batı eğitim modelinin bizi getirip bıraktığı bu çıkmaz sokaktan bir daha çıkamayız!