Bölgesel gerilimin tırmandığı ve Kızıldeniz ile Afrika'da çatışma alanlarının genişlediği bir dönemde, The Jerusalem Post gazetesinde yayımlanan bir makalede Sudan’daki gelişmelerin artık yalnızca iç bir mesele olmaktan çıktığı, israil güvenliği üzerinde stratejik yansımaları bulunduğu ileri sürüldü.

Gazetenin Afrika uzmanı gazetecisi Natalia Quadros, makalesinde, Sudan ordusunun lideri Abdulfettah el-Burhan’ın İran, Hizbullah ve Müslüman Kardeşler (İhvan) cephesiyle saf tutarak, ABD ve Arap dünyasının barış çağrılarını reddettiğini ve böylece ülkesini israile karşı yeni bir cephe haline getirdiğini iddia ediyor.

Quadros’a göre, Washington ve Arap dünyasının ateşkes çağrıları ve barış talepleri karşısında el-Burhan’ın cevabı “daha fazla katliam” oldu. Makaleye göre Dörtlü Grup (ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır) tarafından önerilen müzakere yol haritası ve kalıcı ateşkes çağrılarına; sivillere yönelik saldırıların sonlandırılması ve sivil geçiş hükümetine yetki devri taleplerine el-Burhan “hayır” dedi. Quadros, bu tutumun yanlış anlaşılma değil, ideolojik bir duruş ve tarafgirlik ilanı olduğunu yazıyor.

Makalede el-Burhan için “Bişr rejiminin (Ömer el-Beşir) İhvan geleneğinin varisi; İhvan tarafından şekillendirilmiş ve İran tarafından silahlandırılmış bir figür” tanımı yapılıyor.

Quadros, el-Burhan’ın İran ile kurduğu ittifak sayesinde Sudan’ı, on yıllardır Afrika’da inşa edilen Hizbullah etki ağının güneydeki bir damarına dönüştürdüğünü iddia ediyor. Bu ağın Batı Afrika’da finans kanalları, Doğu Afrika’da cephanelikler ve Afrika Boynuzu’nda istihdam/gönüllü toplama hücreleri içerdiği ileri sürülüyor.

Yazıda ayrıca, el-Burhan ve İhvan ortaklığında Sudan’ın silah kaçakçılığı, kara para aklama ve İran’ın gizli lojistik faaliyetleri için güvenli bir üs haline geldiği; bu durumun Kızıldeniz’in hayati güzergâhını Tahran ve İhvan kaynaklı radikalizmin bir koridoruna dönüştürdüğü savunuluyor.

Quadros’a göre Sudan’da barışa dönüşün ve israil ile olası bir geleceğe yönelik ortaklığın şartı bir eylemle başlıyor: Abdulfettah el-Burhan’ın iktidardan uzaklaştırılması. O ana dek Sudan’ın “barış köprüsü” değil, “nefret kalesi” olarak kalacağı öne sürülüyor.

Makalede şu ifade de yer alıyor: Eğer İran projesi Sudan’da ilerlemeye devam ederse, Kızıldeniz havzasındaki israilliler, Yahudiler ve Batılılar, Afrika’daki kiliseleri yakan aynı ideolojinin hedefi haline gelecek; hatta “Kudüs’teki sinagogları yakma hayali” taşıyan ideolojik eğilimlerin tehdidi altına gireceklerdir.

Quadros son olarak, Batı harekete geçmezse israilin şimdi devreye girip deniz devriyelerini güçlendirerek Kızıldeniz’deki hayati bağlantıları koruması gerektiğini, aksi takdirde el-Burhan–İhvan–İran hattının bölgeye vereceği zararlara karşı koruma sağlanamayacağını savunuyor.

Muhabir: Mehmet Yaman