Görüntüler, işgal güçlerinin şehitleri ağır şekilde işkenceye maruz bıraktığını, bir kısmını yakın mesafeden infaz ettiğini, bazılarını da kan kaybından ölmeye terk ettiğini ortaya koydu. Teslim edilen bazı naaşların elleri ve ayakları zincirle bağlı haldeydi.
Gazze Sağlık Bakanlığı, işgalci ordunun şehitlerin bedenlerinden kornea, böbrek ve karaciğer gibi organları çaldığını açıkladı. Bakanlık Müdürü Dr. Munir el-Berş, “israilden teslim alınan Filistinli şehitlerin bedenlerinde işkence, bağlama, iç organların çıkarılması ve yerlerinin pamukla doldurulması gibi açık izler tespit edildi.” dedi.
“israil”in Deri Bankası ve Organ Ticareti
Daha önceki raporlara göre, “israil” dünyanın en büyük insan derisi bankasına sahip. Bu tıbbi tesis, insan derilerini depolayarak ileride kullanılmak üzere saklıyor. 1986 yılında kurulan bu banka, israil ordusunun tıbbi birimi tarafından yönetiliyor ve özellikle Batılı ülkelerin taleplerini karşılayan uluslararası bir hizmet ağıyla çalışıyor.
Bu banka, diğer ülkelerdeki benzer kuruluşlardan farklı olarak, stoklarını yalnızca gönüllü bağışçılardan değil, Filistinli şehitlerin bedenlerinden zorla alınan derilerle de dolduruyor. Raporlar, işgalcilerin bu organları ticari amaçlarla sattığına dair güçlü kanıtların bulunduğunu belirtiyor. “İsrail”, Orta Doğu’daki en büyük yasa dışı organ pazarı olarak tanımlanıyor.
1999 yılında Nancy Scheper-Hughes adlı antropolog tarafından kurulan Organs Watch (Organ İzleme) adlı kuruluş, dünya genelinde organ kaçakçılığını araştırdı. Scheper-Hughes’un araştırmaları onu kısa sürede “israil”e yönlendirdi.
2001’de ABD Kongresi’nde verdiği ifadede, Batı Şeria’daki insan hakları örgütlerinden, israilli adli tıp uzmanlarının Filistinli şehitlerin bedenlerinden doku ve organ çaldığına dair şikâyetler aldığını açıkladı.
2009 yılında yayımlanan “Filistinli Şehitlerin Organlarının Çalınması” konulu belgeselde, israil Adli Tıp Enstitüsü’nün eski direktörü Yehuda Hiss, şu itirafta bulundu:
“Filistinli şehitlerin bedenlerinden kornea, deri, kalp kapakçığı ve kemikler aldık… Tüm bunlar gayriresmî şekilde yapıldı, ailelerden hiçbir izin alınmadı.”
Aynı dönemde, antropolog Meira Weiss de, “İsrail’de adli tıp merkezinde bizzat şahit oldum; Filistinlilerin organları alınırken İsrailli askerlerin cesetlerine dokunulmuyordu.” ifadelerini kullandı.
Weiss, “Filistinlilerin gözlerinden kornealar, sırtlarından deriler alınır; eksik parçalar plastikle doldurulur ki aileler fark etmesin.” diyerek uygulamaların gizlilikle yürütüldüğünü belirtti. Ayrıca, Filistinli şehitlerin cesetlerinin İsrail üniversitelerinde tıp fakültelerinde araştırma materyali olarak kullanıldığı da tespit edildi.
Weiss, “Birinci İntifada döneminde, İsrail ordusu, askeri emirlerle Filistinli tutukluların otopsi yapılmasına izin veriyor, bu sırada alınan organlar orduya bağlı deri bankasına gönderiliyordu.” dedi.
ABD’de Organ Kaçakçılığı Skandalı
2009’da FBI, israilli yerleşimci Levi Yitzhak Rosenbaum’u tutukladı. Rosenbaum’un, rabbiler, siyasetçiler ve devlet görevlilerinden oluşan bir ağ adına ABD’de yasa dışı organ ticareti yaptığı ortaya çıktı.
Gazeteci Donald Boström, yürüttüğü soruşturmalarda, bu ağın Filistinli şehitlerin organlarının çalınmasıyla bağlantılı olabileceğini belirtti.
Boström şöyle dedi:
“2000’li yılların başından bu yana İsraillilere nakledilen böbreklerin yarısı yasa dışı yollardan satın alındı. İsrail sağlık otoriteleri bu durumdan tamamen haberdar ama hiçbir önlem almıyor.”
2009’daki büyük skandalın ardından, İsrail Sağlık Bakanlığı sözcüsü Eynav Shimeron Greenbaum, kamuoyu baskısı üzerine yaptığı açıklamada “Bu uygulamalar eskiye aittir ve yıllar önce sona ermiştir.” iddiasında bulundu.
2024’te Yeniden Gündeme Gelen Suçlar
Filistinli doktor Dr. Suheyl Matar, Ocak 2024’te yaptığı açıklamada, “israilin dünyadaki en büyük insan derisi bankasına sahip olması, Yahudilikte organ bağışı dinen yasakken nasıl mümkün?” sorusunu yöneltti.
Matar, “Eğer bağış yasaksa, bu deriler nereden geliyor? Şehitlerimizin bedenlerinden mi, yoksa mezarlarımızdan mı çalınıyor?” dedi.
Matar, israil Kanal 10’un 2014’te yayımladığı bir haberde, deri bankasının stoklarının 17 metrelik insan derisi rezervine sahip olduğunun açıklandığını, bunun ülke nüfusuna göre inanılmaz bir rakam olduğunu vurguladı.
Ayrıca, “Bu banka ilk kez 1973 savaşından sonra gündeme geldi ancak dini yasaklar nedeniyle 1985’e kadar kurulamadı. 1985’te ordu tıp biriminin kontrolünde faaliyete geçti ve bugün dünyadaki en büyük deri bankası olarak biliniyor.” dedi.
Matar, “Yaklaşık 5 milyon nüfuslu bir ülkede organ bağışı yasakken bu kadar büyük rezervin tek açıklaması var: kaynak Filistinli şehitlerdir. Her savaşta mezarlar kazılıyor, cesetler çalınıyor.” ifadelerini kullandı.
Kasım 2023’te Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi (Euro-Med), israilin Gazze’deki eş-Şifa Hastanesi ve Endonezya Hastanesi başta olmak üzere çeşitli bölgelerden şehit naaşlarını kaçırması ve organlarını çalması iddialarının araştırılması için bağımsız bir uluslararası komisyon kurulması çağrısında bulundu.
Euro-Med, israil ordusunun eş-Şifa Hastanesi bahçesinde oluşturulan toplu mezarları kazarak şehitlerin cesetlerini çıkardığını ve alıkoyduğunu belgeledi. Gazze’deki doktorlar tarafından yapılan muayenelerde, şehitlerin göz korneaları, kulak salyangozları, böbrek, karaciğer ve kalp gibi hayati organlarının çalındığı tespit edildi.