Siyonist işgal rejimi ve Kıbrıs – 2

Abone Ol

Kıbrıs meselesi ve işgalci rejimin Kıbrıs üzerindeki hedeflerine geçen hafta değinmiş ve bu hafta da değineceğimizi belirtmiştik. (O sırada seçim sonuçları henüz netleşmemişti.)

KKTC'de 19 Ekim 2025 Cumartesi günü erken cumhurbaşkanlığı seçimi düzenlendi. Seçim, mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın (Ulusal Birlik Partisi - UBP destekli bağımsız aday) görev süresinin ortasında, muhalefetin talebiyle Yüksek Mahkeme kararıyla yenilendi.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman, oyların %62'sini alarak seçimi kazandı. Ersin Tatar ise %35'te kaldı. Erhürman, tüm ilçelerde (Lefkoşa, Gazimağusa, Güzelyurt, Girne ve İskele) Tatar'a üstünlük sağladı. Bu, 2018'den beri CTP'nin ilk cumhurbaşkanlığı zaferi ve Tatar'ın yenilgisi olarak kayıtlara geçti. Yüksek Seçim Kurulu, sonuçları 19 Ekim gecesi resmi olarak duyurdu ve itirazlar reddedildi.

Erhürman, federasyon modelini savunan sol eğilimli bir profil çizerken, Tatar iki devletli çözümü (Türkiye'nin önceliği) destekliyordu. Erhürman'ın zaferi, KKTC'de "bağımsız ve eşit egemenlik" taleplerini güçlendirdi ve Ankara'yla ilişkilerde gerilim sinyalleri verdi.

Bu seçim sonuçlarının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin KKTC'nin Türkiye'ye ilhakı yönündeki açıklamaları, seçim sonuçlarının Türkiye açısından ne anlama geldiğini ve nasıl anlaşılması gerektiğinin de en net ifadesi ve tespiti oldu. Bu bağlamda durumun ciddiyetini idrak etmek ve değerlendirmek gerekir.

Bahçeli, MHP grup toplantısında sert bir tutum sergiledi ve önemli konuları tartışma masasına koydu. Bunlar;

1 - KKTC'nin Türkiye'ye katılarak "82. il" olması gerektiğini savundu. "81 Düzce'den sonra 82'nin KKTC olması artık hayat memat konusu haline gelmiştir" diyerek, federasyon modelini "Türkiye açısından risk" olarak nitelendirdi ve KKTC parlamentosunun "Türkiye'ye katılma kararı alması" çağrısında bulundu.

2 - Erhürman'ın zaferini "dış güçlerin oyunu" olarak yorumladı ve seçimlerin iptalini talep etti. "KKTC'de federasyon, Suriye'deki federasyon amaçlayan güçleri de tetikler" diyerek, Kıbrıs sorununun iki devletli çözümle sınırlanması gerektiğini vurguladı.

AK Parti’den de her ne kadar tebrik mesajları siyaseten yapıldıysa da, AK Parti Milletvekili Ejder Açıkkapı’nın: “israilin Gazze'de başaramadıklarını KKTC'de denediğini" öne sürerek seçimlere müdahale iddiasında bulunması, Hükümet kanadında da bu işin tümüyle sindirilmediğinin bir dışa vurumu ve işareti şeklinde yansıdı.

Bahçeli'nin ilhak çağrısı, KKTC'de büyük tepki oluşturdu. Benzer şekilde AB ve Yunanistan'dan da sert tepkiler çekti.

Fakat asıl mesele işgalci siyonist rejimin Kıbrıs genelinde ve özellikle de Güney Kıbrıs Rum yönetimindeki taktik ve stratejik hedefleridir.

israil, 2011'den beri Güney Kıbrıs Rum Yönetimini "stratejik ortak" olarak görüyor ve BM'de federasyon modelini destekliyor. Erhürman'ın federasyon yanlısı tutumu (iki devletli çözüme, dolayısıyla Türkiye bakış açısına da karşı), israilin, Güney Kıbrıs Rum yönetimi odaklı hesaplarını tüm adaya yönelik olarak daha da alevlendirdi. israil iki devletli çözümü kendi aleyhine görüyor. Çünkü bu durum Türkiye'nin KKTC'deki etkisini artırır ve Doğu Akdeniz gaz/enerji projelerini (örneğin EastMed boru hattı) karmaşıklaştırır. Ayrıca israilin bölgedeki manevra kabiliyetini de sınırlar.

Özetle, Orta Doğu güç dengelerine göre yeniden şekilleniyor. Siyonist işgal rejimi Amerika’nın da Ortadoğu’daki vekili olarak başat güç olarak konumlanmak istiyor. Bunun önündeki en önemli engellerden bir tanesi Türkiye’dir. Akdeniz Levant’ı, Türkiye’nin siyonist rejimi baskılayacağı en önemli noktalarından bir tanesidir. Bunun kilidi ise Kuzey Kıbrıs’tır. Bu jeostratejik konum siyonist işgal rejimi için de aynı şekilde geçerlidir. O da, Kıbrıs adası üzerinden Türkiye’yi kuşatma ve baskı altında tutmayı hedefliyor. Kuzey Kıbrıs’taki seçimler dolayısıyla taraflar bu iki cephe açısından önemliydi. Fakat görünen o ki şu anki seçim sonuçlarına göre durum Türkiye’nin aleyhine, dolayısıyla işgal rejiminin lehine sonuçlandı. Bunun telafisinin ihmal edilmemesi hem Türkiye hem Ortadoğu açısından göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir.