Bütün uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeterlidir.
Önemli olan bu uyanık kişinin uyuyanları ne zaman, nasıl ve niçin uyandırması gerektiğini bilmesidir.
Madleen Vicdan gemisi tıpkı Hılfu’l Fudul gibi on iki yolcusu, gönüllüsü, aktivisti ve adanmışlığıyla bunu yapmaya çalıştı ve yaptı da…
Geminin Siyonist çete tarafından durdurulması ve aktivistlerin tutuklanması görünür olarak arzulanan neticeyi vermemiş olabilir. Henüz sıcağı sıcağına Tunus ve Cezayir’den binlerin Refah sınır kapısına doğru otobüslerle harekete geçmesi uyanan maşeri vicdanın kimse tarafından durdurulamayacağı müjdesi de taşımaktadır.
Doğru, zamanlı ve planlı eylemler karınca kadarınca olsa da zamanla kar kütlesi veya fay hattı misali birinin diğerini tetikleyip büyük etkileşimlere vesile olacağı bir hakikattir.
Yükü insanlık, rotası Filistin/Gazze olan bu girişimin başka girişimlere,
Başka girişimlerin büyük eylemlere,
Büyük eylemlerin zulmü deşifre edecek şahitliklere,
Şahitliklerin zafer ve adalete dönüşmesi kaçınılmaz bir realitedir.
Burada şu noktaya dikkat etmek lazımdır:
Kim ne yaptı, ne yapmadı?
Niçin yaptı, niçin yapmadı?
Ne kadar yaptı, ne kadar yapmadı?
Sorularına takılıp başkasının ne yaptığının, ne yapması gerektiğinin peşine düşmeden güç, imkân ve yetki bağlamında herkesin, her grubun ve her iktidarın kendini merkeze alıp
Ben ne yaptım, biz ne yaptık?
Ben ne yapmalıyım, biz ne yapmalıyız?
Neyi, niçin, ne zaman, nerede, kiminle ve kime karşı yapmalıyım(z)!
Sorularını kendine sorması, bu muahede ve muhasebe sonrası bir murakıp misali harekete geçmesi lazımdır.
Siyonist aldatma, emperyalist manipülasyon ve şer ekseninin korkutma, yanıltma ve yönlendirmesine de dikkat etmek lazımdır:
“Ey eyleme geçen kişi, kişiler!
Kendine, topluluğuna veya eylem gruplarına güvenme!
Siz zaten bölük pörçüksünüz,
Örgütlü değilsiniz,
Zayıfsınız,
Kazanamazsınız.
Daha önce Mavi Marmara’ya ve şimdi de Madleen’e yaptığımızı gördünüz!”
Bu mesaj her yönüyle
Dayanışmayı kırma,
Saflarda kopmalara yol açma
Ve umutsuzluğu besleme amaçlıdır.
O halde;
Düşmanın hızımızı kesen değil hızımıza hız katan olduğu bilinciyle;
Daha çok dayanışalım,
Safları daha çok sıklaştıralım
Ve zaferin kuşkusuz olduğu umuduyla kolektif bir güç oluşturalım!
Ey bizi ve vicdanlı halkları durduracağını ve yeneceğini sanan zavallılar!
Bizim zulme sessiz kalacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Bizim vahşete alışacağımıza inanıyorsanız bu asla olmayacak!
Bizim, katliamlar karşısında hissizleşeceğimizi düşünüyorsanız bu boş bir hayal…
Direniş toprağına ekilen ve cihad tarlasına sürülen on binleri
Şehid de etseniz,
Yaralı veya sakat bıraksanız
Direniş olarak başınıza patlayacak mücahid tohumlar olacağız
Her zaman ve her yerde tepenize birer Musa olup asamızla ineceğiz.
Selahaddin olup minberleri Mescid-i Aksa’nın avlusuna koyup hak ve hakikatin vaazını vereceğiz.
Ebu Ubeyde olup bütün kirli maskelerinizi birer birer deşifre edeceğiz.
Yahya Sinvar olup sopamızla tapa geldiğiniz teknolojinizi anlamadığınız
Ve asla anlayamayacağınız bir ilahi destekle birer teneke parçasına çevireceğiz.
Korkun,
Titreyin
Ve bekleyin
Ey domuzun artıkları ve maymunun türevleri!
Biz sizi görmediğiniz yerden (Allah’ın lütfuyla) görüyoruz,
Yakup’dan aleyhisselam günümüze kadar işlediğiniz cürmü biliyor,
Musa’dan aleyhisselam bu yana ettiğiniz her ihaneti hatırlıyoruz,
Ve yıkılan biz değil siz olacaksınız.
“Sabah yakın değil mi?” (Hud: 81)
Müjdesiyle hakkın aydınlığıyla zulüm karanlıklarınızı boğmaya geliyoruz!