Silah bırakmak yetmez: Bölge halkına bir özür borcunuz var

Abone Ol

Silah bırakmak mı, barış mı?
Adı her ne olursa olsun, bu süreç ülke ve bölge adına sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Peki insan neden silah alır eline? Bazen kendini tehlikelerden korumak için, bazen de başkasına zarar vermek için… PKK ise silahı, başkalarına karşı kullanmak için aldı. Yıllarca Türkiye Cumhuriyeti’nin askerine, polisine, güvenlik güçlerine karşı kullandı. Ama en çok da kendi bölge halkına doğrulttu namlusunu.

Bu gerçeği kimse inkâr edemez. Yaptıkları toplu katliamlar, okul ve köyleri ateşe vermeler… Sayısı bile belli değil. Bunun en acı örneklerinden biri Başbağlar’da suçsuz 33 insanı şehit etmeleridir. Aynı şekilde Silvan’a bağlı Susa köyünde cami içerisinde namaz kılan 10 masum insanı katlettiler. Kaç öğretmeni, kaç suçsuz köylüyü öldürdüler; bilinmiyor. Bölgede onlarca köyü yakıp yıktılar. PKK’nın yaptığı zulüm, anlatmakla bitmez. Silahla, kan dökerek çözüme ulaşılamayacağı da apaçık ortadadır.

Terör sürecini Türkiye’de kim başlattı, ne zaman başlattı, bu çok tartışılacak bir konudur. Ama ne olursa olsun, silah bırakmak elbette güzel bir adımdır. Temennimiz, her iki tarafın da samimi olmasıdır.

Keşke Bu Karar Daha Önce Alınsaydı

8 Temmuz 2025’te bir grup PKK’lı, Kuzey Irak’ta silah bırakma ya da yakma eylemi gerçekleştirdi. Bu, Türkiye’nin bilgisi ve haberi dahilinde, hatta birlikte organize edilen bir süreçti. Silah bırakmak, barış için anlamlı ve sevindirici bir karardır.

Keşke bu karar beş, on, yirmi yıl önce alınsaydı. Keşke çözüm silahta aranmadan, gençler dağa çıkmadan, çocuklar yetim kalmadan bu süreç yaşansaydı. Neticede bugün, PKK ile Türkiye’nin bir karara varmış olduğu görülüyor.

Peki, Bu Yeterli mi?

Hayır. Çünkü PKK sadece Türkiye Cumhuriyeti ile çatışmadı. Hepimizin iyi hatırladığı gibi, bölge halkına karşı yürüttüğü kirli sürecin izleri hâlâ taze. Yüzlerce insanı katleden, binlerce aileyi mağdur eden; özellikle inançlı Müslüman insanlara karşı yaptığı zulmü herkes hatırlıyor.

Bunca zulümden sonra, bir öz eleştiri veya özür beyanında bulunmadan kalkıp “silahları bıraktık, yaktık” diyerek kendini temize çıkarmaya çalışmak… Bu durumda kimse onların samimiyetine güvenmez.

Tamam, Türkiye ile masaya oturuyorlar, bazı taleplerinden vazgeçiyorlar. Bu, devlet ile örgüt arasında bir iştir; kimse buna karşı değil. Ama ya bölge halkı?
PKK, Kürt halkına karşı yaptığı zulmün hesabını verecek mi? Bugün o halka yönelik bir beyanları, bir özürleri, bir öz eleştirileri, bir manifestoları olmayacak mı?

Kırk Yıllık Mücadele Neydi?

Sormazlar mı: Kırk yıl boyunca dağlarda birkaç felsefi kavram için mi mücadele ettiniz? Neymiş, Demokratik Konfederalizm, Demokratik Modernite, Ekolojik Toplum… Toplum için mücadelenizin sebebi sadece bunlar mıydı?

Eğer samimi iseler, PKK’nın bölge halkına ödemesi gereken büyük bir borcu var. O da özür ve helallik borcudur.

Silah bırakmak elbette önemli ve sevindiricidir. Ama barış, sadece devlete karşı değil; önce kendi halkına karşı vicdan muhasebesi yapmakla başlar. Pişmanlık duymaları, kendilerini hesaba çekmeleri gerekir. Aksi halde yirmi otuz kişinin silah bırakmasına kimse inanmaz. Bu halka iyi niyetlerini göstermelerini bekliyoruz.

Sözde değil, özde olmalı.
Allah’a emanet olunuz.

AHMET YILDIRIM