SEYDA VE ÖĞRETMEN-6

Abone Ol

Seyda’nın hayatı ile ilgili pasajlar anlatmaya devam ediyoruz. Son beş yazımızda, onun tebliğ çalışmasını, hayatına giren öğretmenler veçhesinden aktarıyorduk.

Bütün bunları anlatırken, olaya sadece tebliğ hizmeti açısından bakılmaması gerektiği hususunu özelikle belirtmek gerekiyor. Bu anlamda Seyda’nın gittiği yerlerde, köyün ihtiyacı olan hizmetlerin gelmesi için de uğraş verdiğini görüyoruz.

Elbette ki Seyda, köylerde cami veya medrese inşa etmeye çalışmıştır. Ama yaptıkları bunlarla sınırlı kalmamış. Örneğin önceki yazımızda, Hamranî/Toraman köyünde bir okul inşa ettiğinden bahsetmiştik.

Seyda’nın kendi ifadesi ile; Hamranî’ye vardığında ilk etapta tadilata ihtiyaç duyan camiyi onarmış, sonra camiye yakın bir imam evi inşa etmişti. Eskiden köylerde tuvalet yoktu. Tuvalet yaptırmak için köylüye öncülük etmiş, böylece her evin bir tuvaleti olmuştu.

Tabi bütün bu işleri köylü ile birlikte, onların imkanlarını seferber ederek gerçekleştirmiş. Hülasa; Seyda bildiğimiz klasik bir imam değildi. Bir Kaymakam, Belediye Başkanı, Muhtar, Milli Eğitim Müdürü veya Müftünün ilgilenmesi gereken işlerle ilgilenmiş, dolayısıyla köylü tarafından sevilip sayılmıştı.

Somut hizmetlerini gören köylü; ilk etapta soğuk durdukları, istemedikleri, kovmaya çalıştıkları, arkasında namaza durmadıkları Seyda’ya sempati duyup, davasını da sahiplenmeye başlamışlar.

En son; kendisinin inşa ettirdiği okula atanan öğretmenin, yine Seyda’nın inşa ettirdiği medreseden rahatsızlığını yazmıştık. Öğretmen kendisince, okula gelen öğrencilerini medreseden, dolayısıyla Seyda’nın etkisinden kurtarmak istiyordu.

Bu nedenle Kaymakam’a gidip; Köyde okula yakın bir binanın dikiş kursu olarak değerlendirilmesini talep etmiş. Tabi okula yakın bina olarak tarif ettiği yer, Seyda’nın içinde çocuklara ders verdiği medrese idi.

Yani eğer plan tutarsa, medrese dikiş kursuna çevrilecekti. Kaymakam, binanın boş olduğu zannı ile bu hizmete yardımcı olacağını, kurs hocası atayacağını söylemişti.

Öğretmen, köylünün böyle bir karar aldığını, medrese binasının dikiş kursuna dönüştürüleceğini, Seyda’nın yanında ağzında kaçırmış.

Yapılacak hizmet, kadın veya kızlara dikiş öğretmek maksatlı değil, çocukların Kur’an dersi almamalarına matuftu. Bunu öğrenen Seyda soluğu İlçe Müftülüğünde aldı. Müftüyü bulamadı. Oradaki görevlilere durumu anlattı. Onlardan biri Diyarbakır İl Müftüsünü aradı. Müftü, Seyda’nın acilen Diyarbakır’a gelmesini söyledi.

Seyda’nın üç teker diye adlandırılan bir motoru vardı. Her yere onunla giderdi. Köylerdeki tebliğ faaliyetlerinde de bu motoru kullanırdı. Aynı motora binip hemen Diyarbakır’a gitti.

İl Müftüsüne olayı olduğu gibi anlattı. Öğretmenin, sinsi bir planla medreseyi kapatmak üzere olduğunu, bunun yerine dikiş kursu açacağını anlattı. Müftü onu dinledikten sonra, kendisine rahat olmasını, köyüne dönmesini ve medresede verdiği Kur’an dersine olduğu gibi devam etmesini söylemiş.

Tabi sonrası İl Müftüsüne kalmıştı. Fakat bir daha öğretmen dikiş kursundan bahsetmedi. Dolayısıyla solcu köylüler ile öğretmenin birlikte tezgahladıkları oyun bozulmuş oldu. Seyda, Kur’an dersi vermeye devam etti.

Sonuç mu?

O medresede Kur’an dersi alan çocuklardan bazıları, halihazırda hizmet amaçlı görev ifa etmeye devam ediyorlar.