Teknolojik ilerlemenin her bir basamağı hayatı kolaylaştırmaya ve insanları yığınlaştırmaya devam ediyor. Hem de çok hızlı.
Yirmi yıl gibi kısa bir sürede cep telefonu, sosyal medya vb. sanal platformlar ile adeta içsel bir istilaya uğratıldık. Bu istilanın hedef kitlesi üretemeyenler. Düşünce dünyaları normal veya normalin altında olan her birey öyle veya böyle oltaya geldi, bu ağa takıldı. Hedefte geleceğimiz denilen genç nesillerimiz var. Bu tükenmez denilecek kadar çok enerjimiz, emperyal zorbalarca yönlendirildi. Kötülüğe, metaya, kapitale kanalize edildi, ediliyor. Sonuç; sanal insanlar, kandırılabilir yığınlar.
Ekran bağımlılarını veya ekran onaylılarını ekranı yönetenler yönetiyor.
Çağa hızlı giriş yapan yapay zekâ ise düşünen ve üreten idrakleri hedefe koymuş durumda. Yapay zekâ denen teknolojik atılım binlerce işlemi kolaylaştırıp çağa çağ atlatacak kadar önemli olsa da aslında İbn-i Haldun’un dediği şu gerçeği hedeflemiştir. “İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız kendi kendini öğütür.” Evet tam da bu. İçine yeni şeylerin atılmasını engellemek, değirmen taşlarının boş çalışmasını sağlamak.
Düşünen, üreten, aktif beyinlerin yapması gereken analiz, sentez, değerlendirme gibi üst düzey bilişsel aktivasyonları minimize etmek, pasifize etmek hatta başarabilirse yok etmek… Bu durumda elde edilecek asıl dönüt; çağımıza ışık tutan, insanlığa faydası bulunan beyinleri kendisine öğüttürmek…
Dikkat edilirse yapay zekâ, sağlıklı kalmak için sürekli spor yapması gereken bireyin spor aktivitelerini başka birine yaptırmasına benziyor. Hedefte ehl-i akıl dediğimiz olgunlarımız var. Sonuç; yapay insanlar, tembelleştirilmiş çalışkanlar.
Sanal ve yapay insanlar evvela çağı kurutacak, küresel ısınma, iklim değişikliği, ozon tabakasının delinmiş olacağı, dünya nüfusunu azaltma, köpek barınakları inşa edilirken hayvan ahırlarını yok etme, karbon ayak izi, küresel hastalıklar, virüsler aşılar, ailesizlik, şerefsizlik, cinsiyetsizlik ve daha nice hezeyanlar… Karma eğitim yanılgısı sonucunda karma tuvaletler icadı gibi.. Kısaca gelecek nesillerimize yaşanamaz bir dünyayı miras diye devredecek.
Çağımın orta yerine düşmüş şu ürkütücü tablonun ortadan kaldırılması ve teknolojik bataklığa batmış tüm yığınlara bir kurtarıcının el uzatması elzem…
Bu tabloyu ortadan kaldıracak kurtarıcı kim?
Elbette ki nizam-ı insan olan Nizam-ı İslam. Peki, bu nizamın bir prototipi bile olsa örneği var mı dünyada? Varsa nerde?
Var. Öyle var ki kendisini ve geleceği olan gençlerini sanal yığınlar olmaktan kurtardığı gibi, aktif idraklerini de yapay insan olmaktan kurtarabilmiş. Genç nesillerin enerjisi ile olgunların fikirlerini buluşturarak devasa bir kurtuluş aktivasyonu oluşturmuş durumda.
Eğer hainlerin ihaneti neticesinde düşmezse, bu nizam “Şehr-i Gazze”de. Dünyaya güneş misal doğmak üzere…
Gerçek bu. Eğer Gazze şehri, Gazze halkı bu pencereden seyredilebilse herkes net bir şekilde görür ki;
Gazze’nin eğitim sistemi, bilişsel süreci, hayata bakış açıları, teknolojik girdaplardan kurtulma planları, yaşam stratejileri ve diğer tüm aktivasyonları tek tek incelenip irdelenmesi gereken devasa birer hazine… Çağı kucaklarken aynı zamanda sanal insanları, yapay insanları kurtaracak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya kuracak tek nizam nizam-ı İslam’dır ve bu nizam Şehr-i Gazze’dedir.
Kurtulmak ve kurtarmak dileyen bu şehre baksın.