Salondan kaçmayın çözüm üretin

Abone Ol

İTTİHADUL ULEMA’nın TBMM’ye sunduğu “Kardeşliğin Tahkimine Dair Tespit ve Çözüm Önerileri Raporu" sadece bir metin değil; bin yıllık ortak yaşanmışlığın, acıların ve umutların bir özetidir. Kürt ve Türk halklarının aynı kıbleye yönelmiş, aynı ümmetin mensubu olarak omuz omuza verdiği tarihsel birlikteliği hatırlatıyor. Malazgirt’ten Çanakkale’ye, Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze kadar süren bu kardeşlik, inkâr ve asimilasyon politikalarına rağmen ayakta kalmayı başarmışsa, bu mayanın ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Ancak ne yazık ki bu hakikatleri dile getiren bir konuşma, Meclis’te tahammülsüzlükle karşılandı. CHP ve DEM Parti vekillerinin salonu terk etmesi, sadece bir rapora değil, aynı zamanda bu toprakların ortak hafızasına karşı bir protestoydu. PKK’nın Kürt halkına ve dini değerlere verdiği zararın dile getirilmesi, bazı çevrelerce “rahatsız edici” bulunmuş olabilir. Fakat gerçekler rahatsız edici olsa da yüzleşilmeden iyileşmek mümkün değildir.

MHP’nin ise bu rapora karşı refleks göstermesi, daha derin bir çelişkiyi barındırıyor. İslami kimlik savunmasında yer alması gereken bir siyasi hareketin, İslam kardeşliği temelinde yapılan bir çağrıya tepki vermesi, tarihsel misyonla bağdaşmayan bir tutumdur. Hele hele bu sürecin mimarlarından biri olması bunu daha da vahim kılıyor.

AK Parti’nin tavrı daha derin bir hayal kırıklığı yaratıyor. Zira AK Parti, geçmişte çözüm sürecine öncülük etmiş, Kürt meselesinde cesur adımlar atmış bir siyasi hareket olarak bu vizyonu en iyi anlayabilecek konumdayken bugün suskun kalması, İslami düşünceye sahip tabanı arasında hayal kırıklığı yaşatmıştır. Değerlerine sahip çıkamayan bir yapı algısı oluşturmuştur.

Bu mesele bir daha göstermiş ki, PKK’nın ideolojik saplantısı Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde başlıca engellerden biridir. Marksist-Leninist çizgiye sıkı sıkıya bağlı kalan örgüt ve yandaşları, Kürt halkının dini ve kültürel değerlerini yok sayarak, kendi ideolojisini dayatmıştır. Bu dayatma, zamanla büyük bir trajediye ve katliama dönüşmüş; Kürt halkının inançları, gelenekleri ve yaşam biçimi örgütün ideolojik hedeflerine kurban edilmiştir. Örgüt, halkın taleplerini değil, ideolojik dogmalarını öncelemiş; böylece Kürt halkı halk olmaktan çıkıp sosyalist ideolojinin oyuncağı olmuştur.

Şu anda süreçle birlikte örgüt içinde büyük bir mücadele başlamıştır. Örgütün bu ideolojik saplantısına saplananlar Abdullah Öcalan’a yönelik eleştirilerin dozajını arttırarak onu hainlikle suçlamaktadırlar. Öcalan’ın zaman zaman pragmatik çıkışları ve çözüm sürecine dair önerileri, ideolojik sapma olarak değerlendirilmiş; bazı çevrelerce “ihanet” olarak nitelendirilmiştir. Bu suçlamalar, örgüt içinde yeni bir kırılmaya sebep olmuştur.

Nitekim Abdullah Öcalan’a karşı PKK tabanında gelişen eleştiriler ve alternatif arayışlar, örgütün kendi içinde bile meşruiyet krizine girdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu iş uzadıkça bu mesele kendini daha fazla belli edecektir.

Ve gelelim en kritik noktaya: Devletin yaptığı yanlışlarla yüzleşme meselesi. Kürt halkının yaşadığı acılar, sadece örgüt kaynaklı değildir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren uygulanan ret, inkâr ve asimilasyon politikaları, Kürt kimliğini ve inancını hedef almıştır. İnfazlar, faili meçhuller, köy boşaltmaları, dış operasyonlar ve hukuksuz gözaltılar… Bunlar sadece geçmişin karanlık sayfaları değil; bugün hâlâ etkisini sürdüren travmalardır. Devletin bu yanlışlarla yüzleşmeden, Kürt halkının güvenini kazanması mümkün değildir.

Bu nedenle raporun sunduğu çözüm önerileri – anadilde eğitim, medreselerin ihyası, yeni bir anayasa, ekonomik kalkınma – sadece Kürt halkının değil, tüm Türkiye’nin daha adil ve kapsayıcı bir geleceğe ulaşması için atılması gereken adımlardır. Bu öneriler, bölücülük değil; birleştiricilik çağrısıdır. Çünkü İslam kardeşliği, etnik kimlikleri yok saymaz; onları Allah’ın ayetlerinden biri olarak kabul eder.

Bugün Kürt meselesini konuşurken, sadece devletin hatalarını değil; örgütün istismarını, toplumun suskunluğunu ve siyasetin korkaklığını da masaya yatırmak zorundayız. Bu rapor, tam da bunu yapıyor. Ve bu yüzden kıymetlidir.

Kardeşlik, sadece güzel bir kavram değil; aynı zamanda cesaret ister. Cesaretle yüzleşmek, cesaretle sahip çıkmak ve cesaretle çözüm üretmek. Bu rapor, bu cesaretin bir örneğidir. Geriye kalan, bu çağrıya kulak vermek ve bu mayayı yeniden yoğurmaktır.

Gerçekler acı olsa da ilaç gibidir. Salondan kaçmayı değil dinlemeyi ve çözüm üretmeyi gerektirir.